İstanbul'un Mavi Gözleri
Bir çift bakışa bir tatlı dile kanat açtıran umutlar
Herşeye rağmen sırtını birbirine dönmez yarınlar İki ayrı kelime bir dilde ne de güzel duruyorlar Yan yana olmadan yalan yanlış katmadan Birbirinden ayrı ama sessiz kalmayan İki ayrı hikaye İstanbul ve kız kulesi sevdası bu Bir bakışın her karesi iplik iplik galata Nakşettirir gözlere oya gibi şehri yar İstanbul Sende kalan gözler özlemiyle eriyip Süleymaniye de sabah namazıyla eda bulur Tül tül düşer Üsküdar’da günün ılık rüzgarı Martılar karşılarken simitçi tebessümleri Saydamdır gökte İstanbul’un mavi gülen gözleri Nefesin tükendiği yerde taksim yokuşunda Çay tazeliğinde demlenir şiirler mısralarda Aşka yazılmış kim bilir kaç satır sayfalarda Kaç cümle kaç kelime var yer altında Bulutlar acımadan yağmurun dudağından Söke söke aldığı sevda yüklü bohçalarında Kim bilir sakladığı daha kaç beyaz gelinliği var Destanlar yazdıran fetihlerin şehrisin Sen Beyoğlu’nda faytonda aşk şarkısı Leventte gökdelende kendine şiir okutan Aşıkları mahpushanede koruyan Denizlerde maviyi gezmiş yosunu soldurmayan Söyleyemezler böyle aşkı gizlenen definesin Semada eksik olmayan ezanlardan Toprak gibi sinene yaslanıp bin bir renkte Yüreklerle aşıklarını dolduransın Düş sarhoşluğuyla sokakların da sayıklatan Senin için uğruna yatılan uykudur 1453 anlamı Kim bilir kaç geceyi sabah edip Topkapı’nın duvarlarında saklı düşler var Ana kucağında sinesinde bekleyip Yaş kemale ermeden düşler kurmadan Nefesine can kurban olan evlattır bir tutku Ayasofya da kınalı kuzular can evinden vuruldu Gayb âlemi ağladı binlerce Elif’ten başa Bir babanın kanatlarını açtığı gibi Göğünde kanat takıp uçurdu Ahmed Çelebi’yi Yedi kulenin duvarlarında bin gözyaşı asılı Kız kulesiyle vuslatı olmayan Galata gibi Yıllardır özlemle baktı gözler picasso gibi Hece hece depremlerle vurulmuş Unutulmuş nice ayrılıklar taşların içinde Surlarında kayıp giden acıların gülüşünde Kaybolan geceler saklıdır uzun gecelerinde Avuçlarda yükselir aminler Süleymaniye’de Haliç’ten gelen rüzgarlar sırtını sıvazladı Koca Yusuf’un sırtı değmezdi yere Maviler suyla buluşup nağmelerle Kahkahalı seferler yükselen denizlerde Masmavi bir peri derya gibi sinesinde İstanbul diz çöktü Fatihin önünde Koşulan her kapı açılır hep İstanbul’un yönünde... Erhan Çuhadar Sabır Gemisinin Kaptanı |