hafî
bütün zamanların hüznüydü
çatlaklarımda açan o doğulu o perişan göğün penceresindeki haylazlık bütün bilmelere gizlenmiş işvenin ve çiçeğin nazı bazı bazı yalnızlık taşıyan kervanların peşi sıra giderdi temmuzun bütün pencerelerinin altında beklemenin tenceresini kaynatan avuç içleri ve sırtı terlemiş sıradan bir yaz akşamının altında gün kurusu avuçlarının altında kıpırdayış ormanının uğultusu kulağımızda kıpırdayış ormanının uğultusu göğsümüzde kıpırdayış ormanı kıpırdayış... kıpırdayış ormanının uğultusundan reçel kaynatsak kışa ve bütün seyredilesi akşamlara bağıra çağıra içimizdeki o gürül gürül içimizdeki o mis kokulu içimizdeki o yaralı bilincin içimizdeki mekke’nin ve secdenin susmanın ve yavaşlamanın şarkısı. ben bir trene bindim upuzun yollara hasret yücelerden yüce biçimler çizdim içimde yücelerden yüce tohumun filizlenişine kıyam edişimden ibaretti yaşamak. bütün zamanların hüznüydü yeryüzünün hışmıyla bir merdiveni indik beraber herkes diğerinin çölüne revan kıpırdayış ormanının uğultusunu dövüyorduk şifa umduğumuz her yanımızda mor çiçekler. |
Emeğe saygı ve çok tebriğim ile
Saygılar olsun seçkinize şair