eve dönüşpencereleri değişen evlerin manzaraları da değişir mi değişir mi göğsü çatlayan o atın yelelerine saklı hüznü, ikindi vaktinin dinginliğini ve özlemenin nasıl bir şey olduğunu unutan bir sıkıntı şurada duruyor işte tuhaf bir ürpermenin şurasında kör bir bıçağı tutuyor zaman ve boy aynasını sunuyor çürümenin. küskünlüğümüz deli taylar gibi volta atıyor gecede küskünlüğümüz uykunun göğsüne yaslanıncaya ve hacmi küçülünceye kadar düşüncenin ellerimiz göğün bütün katlarına uzanırken soluveriyor renkleri bir serçe ötüşüyle heyecanı ele avuca sığmaz bir serseri şurada duruyor işte hakikat şurada suyun öte yakasının güzelliği her şeyin öte yakasının güzelliğiyle küskünlüğümüz tamir oluyor. değişir mi bilmem değişir mi tabiatı insanın şimdinin atına binmeyi bilmeden ebedî adımlara yetmiyor ömrün o kısacık kumaşı yaşam ve ölüm arasına bir tohumu yeşertmeyi sığdıran bir çiçeğin açışıyla kalbimizden ağzımıza beynimizden ağzımıza ağzımızdan ağzımıza yayılan tat inciri dalından toplayıp reçel yapma isteği ocakta kaynayan tencerenin camda bıraktığı buğuya adını yazmanın rüzgârın ve yağmurun sevinci sevda türküsü söyleyen bir sesin içtenliği yaşamak, makas atmayı bilen kutsal bir terzilik işi belki de biraz sözün sözle sınandığı belkisiz ve mutlak gözün güzelle, basit bir sanat. bozulmanın ve çürümenin o kesif kokusu eve dönmeyi bir kez daha işaret ediyor şiddetli bir arzuyla bütün anlamları yeniden ve yineleyerek ve mutlak yenileyerek eve dönelim. sokakları hızla çocuklara geri verip pencereleri rüzgâra ısrarla açalım yağmur yüklü yaprakların gücüne bir gergedan böceğinin gerekliliğine inanmanın çağın en büyük eksikliği olduğunu söylemeden ölmek ölmek ya da olmak burukluğu önceliği ve ince hüznü artık leyleği havada görememenin sevmenin ve sevgiyle sevişmenin çarpıntısı. geridönüşüm yasası paçavraya dönüştürüyor her şeyi ne zaman diye sormadan ve unutmadan deniz kabuklarını ellerimizdeki reyhan kokusu geçmeden salyangozların ve solucanların unutmadan kıymetini şimdinin atıyla geçerek bu çağın kıyametini eve dönelim. eve... |
Şiir okadar derin ve özveriyle içini dökmüş ki,
Zaman ilerledikçe yada insanlar değiştikçe, en çok da çirkinlikleri kabul gören bacalar tüttükçe, yüreği yakan sızlatan güzellikler dökülür dilimizden en çok da zihnimizden, bir özlemek tutar bizi gerisin geri koşmak isteriz evimizin neşe saçan sesine, sesine dedim ... Yaşayamasakta duymak isteriz bir tutam mutluluk içimizi ısıtsın diye..
Çok güzel bir paylaşım olmuş
günümüzün değişen düzenini, değişen değerlerini, yok olan hoşgörüyü, sevgiyi, saygıyı, okadar güzel vurgulamıştır ki canı gönülden kutlarım...
Saygımla