DELİNİN BİRİ BİR GÜN / UNUTMA DENEMELERİ I
Gülmeyi unutmuş bir adamın görüntüsü
çıplak ağaçlara benzer... Seni unutmayı istemek su bozulmasın diyedir Tin ve zeytin bozulmasın diye Razı olmak istediğimdendir İsmail gibi bıçağın ucunda bekleyen kaderime Seni unutmak biliyorum bir şiiri bileklerime sürtmekle olacak iş değildi -ama ne olursa olsun unutmak gerekir bazen Aslı biraz da Kerem ile tanımlamıyorsa kendisini- ki ben bir de ezbere biliyordum sesinin tonundaki uçurumların hepsini ve yüreğinde sakladığın yüzleşilmemiş tarihi Bu yüzden ilk merhabayı söyleyemeyen bir adam olsam da unutmayı becerebilirim diye düşündüm Değil mi ki memeden ayrıldığımızı unuttuk Başarabilirim İlk iş gittiğin günü canımı acıtıp durmasın diye küsülmüş bir kitabın içine gömdüm Sonra her gün 336 kere Ya Musavvir çekmeye başladım bazen yanına Ya Şâfi ekledim Brahma tişörtü ile semaya gittim Eğri bir çiviydim ve kendimi anılardan kanırtarak sökmeye gücüm yoktu Önce Mustafa oğlu Celil gibi giyotine gülümsemeyi öğrenmeliydim Gittim teneşire yattım Her gün aynadaki yüzüme düello teklif ettim -öğrendim sonunda giyotine gülümsemeyi- Anlamını bozamadığın birkaç kelime buldum ve onları kullanarak kendimi başlangıç ve son arasında bağlaç olmaktan kurtardım (Yahya yaşasaydı gidip garanti olsun diye kendimi vaftiz ettirirdim ama açmazdım avuçlarımı İsa gibi çivilerin için) Senin yüzünden Tanrı yüzüme bakmıyordu cümlesini mantra gibi tekrarladım Sözlerime inansın diye Tanrı kendime afili mezar taşları baktım Şaman olma tekniklerini öğreten kitaplar satın aldım Okumadığım zamanlarda koynuna almayacağın şiirler yazdım O ara –unutmayı kolaylaştırır diye- at yarışlarına merak sardım -aslında bu fikri Bukowski’den çaldım- Atların isimlerini öğrendim yedi nesil sülalelerini… Baktım tüm atlara isminle sesleniyorum vazgeçtim Tek başıma ağlamak istemedim Mevlana ile tanıştım Heidegger ile Jane Austen ile ve el Kindi Onlar da bilerek aklımı karıştırdı ıskaladım bu yüzden çoğu ağlama vakitlerini Bazen o yayı geren parmaklarını öpmek istedim evet Evet bazen sen kahve yaparken falı değil iç çamaşırlarının rengini düşündüğüm anlar geldi aklıma Ama hemen gidip bir pencere açtım canhıraş bir sokak dolusu gürültü dolsun diye odama İşe yaramasaydı bi koşu çocukların oyunlarına girerdim Onlar değil ama ben biliyor olurdum sebebi iç çamaşırlarının rengidir buz gibi golü iptal ettirmeye çalışan mızıkçı sesimin Bilmiyorsun seni unutmak için bazen gemilere çarpıp kaldırımlara düşen martı çığlıklarını toplamaya gittim İzinsiz aklıma gelip uzun boylu oturma diye kanun maddesi yazanların günlük hayatta nasıl konuştuğunu düşünerek aklımı meşgul ettim Gider defteri tuttum harcamalarımı abartarak yazıp çizdim Israrla o lacivert terliği giyerek saatlerce pozisyon tartışmalarını izledim King oynadım ha bire Rıfkının ikisini de yemek için çabaladım hatta hep elimdeki en az kağıdı koz yaptım Oyunun mantığına ters dediler Unutmak da mantığa ters dedim risk almazsan başaramazsın ……….. Özgür SARAÇ / Râzı |
Kalıcılığı yüksek
Ee tabi
Akşama kadar bilekte kokusu 😌
🌿☕