YÜRÜYORUZ FAKATIşığını henüz çekemedik içe, uzak yollardayız Belki de hemen fark edememekti güzel olanı Bir yaşama sarhoşluğu mudur bu bilemem Bitirmek olmasa da mümkün durmadık, duramayız. Bir kapanır bir de açılır gökyüzü, döner gün Meftunu olduk yolların kendimizi bildik bileli Hayırlara doğsun isteriz her ışıltısında güneşi Bir efkâr sardı yine gönlü ve dilde acı türkü Ebedi sevgilere mi yoksa gerçek aşklara mı Ayaklar mecbur, akıl mecbur, gönül sürgün. Bir mola vaktinde şöyle bakarım da ta gerilere Kimlerin selamları vardı, kimlerin duaları üstümüze Tek tek geçerdi sanki film şerididir o kısa anışlar Nerede, yere göğe sığdırmayan samimi alkışlar. En güzeli de bir müjdeyi vermek üzere yürümek Nasıl da heyecan kaplar içi, titrer de yürek Ne sıcak tesir eder ne de üşütür soğuk Boğaza düğümlenir sözler, öbek öbek. Varsın böylesi yolda varsa ölmek, ölelim Kalan bir lokma mıydı, haydi onu da bölüşelim Vereceksek hakkını bu bitimsizce gidişin Ne büyük bir nimet olur, bir gönle o girişin. Varsın her anında pusuya yatsın ecel, Bu yol davamız, bu yol ;hayat, tavır, edadır Bu uğurda sefere çıkanda birikir anılar silsilesi Her adımında bir farlıdır yolcu dediğin, özel Yorgunluğu onca menzilin, her durakta vedadır. Belki bizler de ebeden vereceğiz molamızı Bizim için açmaz olacak gün, inmeyecek yağmur Ne esintisi değecek tene rüzgârın ne çölü kumun Tren sesleri karışacak birbirine ve biz yokuz Saatlerden gecenin bilmem kaçı uykususuz. İstemesek de yolda değil miyiz her birimiz Kimisi farkındalığında rayların, asfaltın, şosenin Kaldırımlarda geçer kiminin mesaisi, bilinmez Bir gece vardiyasındaki işçinin hayalleri Yahut bulutları yarıp giderken kurulan düş İn aşağılara, karış kervanlarına çölde develerin Her yolun bir yolcusu var, yollar tükenmez. Gidişlerin bir dönüşü olur mu bilinmez Bilinmezliğe açılır kapıları kimi yolların Bildik bileli yürüyoruz ve sonunu düşünmedik Bahttır bu her durağın manzarasından bize Kısmet varsa payımızda gelir tam önümüze Yazılmışsa kula öteden, asla engellenemez. Bir hesap üzerine geçiyoruz mekânlardan Her seyrüseferde farklı bir gözle bakarız Belki de yüzlerce kez geçip gittiğimiz parktan Nedense o eski tadı, kokuyu, hazzı alamayız. Efkârla ardı sıra baktığımız Doğu Ekspresi İçinde olabilmek hevesi uyandırırdı eskilerden Şimdi ona bilet var fakat, kim var ki bizle gelen? Hele o patika yollar yok mu, içine içine ormanın Her adımda yitilip kaybolmaktır bu yeşilinde Arada bir kaymak ve düşmek heyecan katarken İzleri dahi kaybolmuş, silinmiştir o meçhul yolların. Bir seçim midir bilinmez, uzaklardan gelir ses Koşturmaca içindeyizdir ve sıklıkla alınır nefes Bir mola verme zamanı gelirse bakılır gerilere Görünmezliğin içinde kaybolur start yeri de. Bir açsın güneş ve yaksın, şapkalar başlarda Düşerken sayısız yağmur damlaları hararetle, Kılıfından çıkarılan rengârenk şemsiyeler rövaçta Yahut ta ıssızlığın ortasında yürünürken dilde ıslık Ezgilerle aşındırılır yollar, selam verir papatya… İşte yol ve yolculuk halleri türlü türlüdür Paydamız ne için ve neden yüründüğüdür Gölge Ozan da bırakıyor günbegün izlerini Belli ki, o da aralamak istiyor yolların gizlerini. Oğuzhan KÜLTE |