Sigarasız Ve BabasızGittiğinde on üçündeydim. Bak, elli üçüme geldim baba… Sen omuzlar üstünde süzüldün gittin Ben orta yere saçılmış mavi bilyeler gibi dağıldım Toplayabilene aşk olsun Çok yaka silktirip, illallah ettirdim konu komşuya Mahalle kavgalarının çakır gözlü baş belası Kibar nezarethanelerin en kıdemli misafiri oldum Babam… On üçünde uğurladım seni cennete On üçünde, on üç kere öldüm. Ah toprağın çığlığını duyup, rüzgarın derdini bilenim Ah acımı bal eyleyenim Seninle birlikte, oyuncaklarım Hiçbir kuşa taş atmadığım sapanım Kırk yamalıklı futbol topum Köşe bucak sakladığım misketlerim gitti Çocuk olmadan büyüdüm, büyümeden yaşlandım baba… Kimler girdi çıktı hayatıma Kimlerle aynı sofrayı paylaştım da Hiç kimsede bulamadım senin nasırlı avuçlarından fışkıran O sonsuz bereketi Ve kimselerde göremedim senin maviş gözlerinden ışıldayan O ölçüsüz merhameti. Üstümden alıp gittin gölgeni Bilsen nasıl duldasızdım, nasıl ıssız… Hep yalın ayaktı çocukluğum karda kışta Bilsen, kaç zemheri eskittim paltosuz, şapkasız Bıyıklarım bile terlememişti Dünyayı sırtıma yükleyip, beni terlettiler El bebek gül bebek acı emzirip, masmavi düşlerimi tükettiler Bilsen kaç Allahsız geceyi sabaha kavuşturdum Sigarasız, babasız… Ah bozkır kokulum Sırdaşım, yoldaşım, en kral arkadaşım Neden bu kadar erken gittin Neydi derdin Sahipsiz akvaryumlar gibi küflenip, içten içe çürüdün de Neden bize demedin? Sen sevdirmiştin… Bir dağın ıssızlığına çadır kurmayı Bir su kıyısında balık tutmayı Bir kamp ateşinin çıtırtısına kulak kesilip Bir yanık bozlağa Bir şarjör mermi yakmayı Sen sevdirmiştin… Bak, yine ayak ucundayım baba… Sana, o çok sevdiğin iğde kokulu köy türkülerini Ve sana olan sonsuz özlemimi getirdim, alır mısın? Bu öküzün boynuzundaki yalan dünyadan İtin taştan yıldığı gibi yıldım ben baba… Yanına gelsem, kızar mısın? |
Dolmuyor yerleri 😔
Kalemin kavi olsun selam ve duâ ile