POYRAZ SAÇLIBerheva doğdun çocuk, Gök devrildi işte, isli lambalar evin. Ancak... Hayır.... Bir kez daha doğmak mı dersin Anneni doğurmak, dilinde acımsı, Cağlıklarda yıkanmış o cenaze evinde Bakır tadına karışan yemeklerin Sefaretinde Süte bir yağ oranı getirilmeden öncesi Pastörize olmadan daha çocukluklar Anneni doğurmak çocuk Düşün Namlularda egzamalı bir merhametin Soğuk kursunlarını taşıdığı asırda Bir günün vaftiz edilmesine İhtar çekilmiş bir mutluluğu kotarmak Deyimler böyle öldürülür işte Mavzer kuruldu çocuk, Hayallerin poligonlarda sessiz bir bekleyişte Evet Şimdi Kahinlerin, katillere sunduğu özgürlüğü düşün Annen kanayan dizlerinde filizlenirdi Sen dolu yarası bir kaysı ağacından Acımsı çiğit özü toplardın Ayakların ve ellerin oyunlar için yaratılmıştı Ayaklarını kestiler Ellerine kuru ekmeğin gölgesi düştü Annen çoktan öldü çocuk Heyule tapın çocuk Al karısı avcıdır, annen savcı Sen kul rengine bulansan, işte çamur gırtlağında Çekip alacak bir hayale tapın Hangi fasıl gül anahtarıyla göğsünü açar Hangi satır misk kokusuyla nazarını keser Hangi anne Senin yarattığın mı Yoksa tüm asırların mizacına dokunan mı Hangi sütre bu Senin narsist kalendeki tanrıça mı Yoksa ayaklarında Kevser kıble mi Kim kimim kalhanesi Bana annemin nuru verildi çocuk Merhametin nişanı Kim bir kadran peşinde çiçek avcısı olur ki Tüm lalezar Zamandan ve mekandan öte Emrime verildi Ek benim bağrımdaki sesi, Annem kokar Vur alnıma hadi, dimağımdan hasret düşer Daha da ötesi Bu berdelden bedenime Annemin sureti düşer Bana kazılmış mezarlardan bahset çocuk En büyük anne, ölümdür Kirvesi ilahi bir düğünde Poyraz saçlı Melekutlar alemine infazcı En büyük anne, ölümdür çocuk Yaşıyorsam hala Bir vakte kadar Bu can bildiğim kadın Beni ölüme doğuran Hasrettir çocuk Ahmet Serdar OĞUZ |
Tebrik ve saygı ile şair