2
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
527
Okunma
şiirlere bıraktığın
işaretlerden bulamadılar.
bulamadılar
işaretlerinden yolu
bir masal kenti vardı
heybende,
sen anlattıkça
yeniden kuruldu duvarlar
köprüler yeniden
su yeniden/ateşle.
ateş yeniden/toprakla…
bir masal kentinin
haritası vardı avuçlarında.
dokundukça kanardı mor
kanardı dudaklarından
gebe kalmış sözler.
bir pansuman gecesinde
ve sen hastaydın
gördüm dizlerini.
yorgansız sabahlarda
sabırla, sırnaşık ışıklar
ve aynaları gördüm.
göçün,
gücünü yitirmiş
bir yankıda
-neredesin-
senden gümüş şiirler
okurken, tutuştu
buruşturup
attığımız yaz/boz lar…
gece/gündüz
bozgunlar ve yazlar
ter ve iyot
döndüm,
bütün gelişler küs
bütün gelişler kör
bütün gelişler…
bütün gelişlerin
gidilmediği yerde.
senden gümüş şiirler
okurken
dilime bulaştı civa.
susuşlarımı
tanımlamaya yetmedi
yetişemediğin
hiçbir sağnak
Islak…
ve sırılsıklam ki
ağırdı anlatmak.
dilimdeki sen,
hasret ve hararet...
ağırdı şiirdeki
sesler kadar
içimdeki gölgen
ve ipekten ten…
dinledim/okudum
dokundum.
bütün sesli/sessiz
harflerine
ve ışıklar içinde…
dedi: gi-di-yor-sun
hece/hece
ve sular gidiyor…
dedim: biliyorum,
sular yatağına/ruh
kuytularıa gidiyor.
hasretim/sin…
tüketiyorduk kelimeleri
düş bozumu
zamanlarda.
geriye kalan
ne varsa şimdi.
şimdinin dişlileri
arasında
başladığı
yere dönecek yazgı.
o bilindik kader.
bir hasret çadırında
Yeniden öğretilecek
“sözler”
henüz parşömen yok
ezbere tüm yaşamlar
sana ilk şiir yazılmadı
üç nokta konuldu
adının geçtiğ her yere.
bu Nuhun öncesi
miladın sonrası
herşeyin ne zıttı
ne eşi
kum
surete dökülecek
ve şekil verecek bedene.
gör,
ayna sadece
karşılığın hayatta!
sen/hasret/hararet
kum ve çöl yani sabrın
dökül
şiir şiir
bir masal kentinin
haritası vardı
avuçlarında
öptüm/ iki hece
öp-tüm…
hararetim
tenindeki ısıyı
takip ettim
dağlar ve ovalar
Irmaklar ve kentler
peşine düştükçe
çekildi kuyulardaki sular.
peşine düştükçe
kesildi sesi herşeyin
yavaş yavaş.
gölgelere atılan
hiçbir taştan
gelmedi hiçbir ses
peşine düştükçe
kanıma bulaştı
hararetin,
hasretin..
bir masal kenti vardı
avuçlarında,
öptüm seni
yüzündeki gölgeleri
silip, kırılgan bir ay vakti.
deli şarkılar fısıldıyordu
ağaç yaprakları,
ahh akşam sefaları
bir masal kenti dedim
usulca..
yokluğuna susamak
yokluğuna alışmak
söz diye
közü öğrenmek
yanıklarıdan
yandıklarından
bir dilek ağacına
yırtıklarından
yüreğimi asarak
dallarına
kendimi dilemek
yollarına ki
sana diyorum,
sadece sana
yanaşmayacak
bütün gölgeler
susacak sana
damlalar ve sular.
sana ve bir tek sana…
hiçbir güneşin ışığı
ve hiçbir gölgenin
koyuluğu bulaşmayacak…
sende kalmayacak
sana verilmiş hiçbir şey.
ve mutlak bir şey
hep adından önce
yer alacak.
adın diyorum/adın…
göçleri zorlayan
bir iklimle anılacak..
(...)