ZAMANA İNATZamanı tüketmek miydi bizim gerçeğimiz Onun her anında kıymete çok değen var Nasıl duyarsızlıklarla aşındırılır gün, saat İz bırakılmaz anlardan yükselendir feryat. Varlığın gereği değil midir ışımak karanlığa Vurdumduymaz tavırlarla uzanılmaz şafağa İster yanımda ol yürü, ister ol karşımda Bu yürüyüş hakkın özü, cehalete de inat. Birlikte yürümek verir güç, engel aşılır Somurtan bir suretle yol ne de ağırdır Mesele gün doğmadan özde doğmaktı Boğmaktı karanlığı zihnin mekânında Nasıl da söz vermiştik biz, hatırlasana. Bahşedilen şu hayat bir umut tekrarsız Yeşert her demde umudu gerisi faydasız Sıralı sırasız demeden gelmiyor mu ölüm Ne zaman derlenecek bahçede gül ve laleler Takıntıları bırakmazsak bu bize zulüm. Hayat ucunu bırakmaya gelmiyor inan Bir tek yeşeren var onda ve gönle dolan Teferruatları bırak gitsin bir kenara Öfkeyi, kini, hırsı yak ki ateşte Bedenler yitse de sevgiler ölmez Zamana inat bu muhabbet ebeden ayakta. Gördün mü binlerce yıllık köprüyü, hisarları, Nasıl da sadakatle yoğurmuş ustası harcını Onca bina yerle yeksan olmuşsa da ayaktalar İçine yürekten katılanlarla güne de doğmuşlar. Sadece bilgelikle yürümez bu soluksuz yol O bilgeliğin bezirganıdır sevgiyle değen kol Taşını, toprağını, havasını, suyunu sevmektir Zaman kimine anlık, kimineyse uhreviyettir. Zamanın ta ötelerinden gelen isimlere bak Ezilmeden ana dimdik duruştur öyküleri Tabloları, türküleri, şaheserlik mimarileri,.. Halen dilden dile, gözden gönüle eserleri. Ve bize de bahşedildi ömür, kimdir kaptanı İçini bomboş bırakmak sızlatmaz mı vicdanı Yitimler varken apansız geliveren işte hakikat Bir kez daha düşünmeli, nasıl yaşanmalıdır hayat. Oğuzhan KÜLTE |
Selam ve saygılarımla