Zamanın Kırıldığı Bir Zaman“Birincil zamanlar” Terk edilmiş bir mazinin Paslanmış sesinden dinle beni Sana en baştan çıkarıcı nağmelerle anlatacağım tüm gerçeği Bana öyle bakma Bu ses benim sesim değil ki Kırıldım Bu kırılma öyle üzerine basıp geçtiğin kuru bir dalın çıtırdaması gibi değildi Bu kırılma Ruhumun yaradanından intikam almasını istetecek kadar karmaşıktı Bana öyle bakma Bunları isteyen benim benliğim değil ki Kıymet bilmeyen bir Tanrı kulu olarak doğmam Alnıma yazılmış en büyük ihtirastı Aksi olsaydı eğer En büyük tapınağı ben olurdum Tanrı’nın Alnında şükür izleri Saatlerce varlığına şarkılar söylerdim durup dinlenmeden Ama ‘doğuştan’ kusurluydum ben Kim demiş Kusur yalnızca yaratılanda olur diye İlan ediyorum duyun beni Kusuru yaratan kusura en yakın durandır Yazılsın bu lafım Ama Kutsal olmayan bir kitaba Bana öyle bakma ama Bu isyan da bana ait değil ki Evet Yoldan çıkmış olabilirim “İnkar” en azından kendim için biçmediğim bir karakter kusurudur Geride kalan tüm eksik yönlerim Tanrının annemin rahmine aşıladığı kaçınılmaz gerçeklerimdir Bana öyle bakma Bunların hiçbiri benim seçimim değil ki Açık denizlere gidip geri gelmemek istedim Ama Gözlerinde kırılmıştı yelkenlerim Rüzgarlarımın boynu bükük Tadı kaçmıştı dalgaların Büyük büyük yıkımlar istiyordu canım Uçsuz bucaksız fırtınalar Ah nasıl anlatsam ki Dünyayı ortasından ikiye ayıracak kadar acıyordu sanki yaram Ah Bana “öylece bakan” Halen anlamadın sen beni Gidişlere değil Tüm dönüş yollarını elleriyle kapatmasınaydı bu çapsız isyan Tabii bir keramet vardır bu işlerde diyeceğim ama Unutma Kerametin bol olduğu yerde şeytan daha da palazlanır Bunu çıkarmamak lazım akıldan Neyse Bak bir çizgi çiziyorum artık geçmişe Ama Sen ne yaparsan yap tüm bu duygular çizginin arkasından bakacak yine bize ………………... /Es’ bir...haykırmak/ En son gözlerime bulaştı keder Uzun süre dayandım Titreyen ellerimi Paramparça olan kalbimi gizledim Kimseler bilmedi içimde yakılan ağıtları Bendim bir tek Bendim mezarımın başında duran zavallı Tam üç avuç toprak serptim varlığına Dün için Şimdi için Gelecek için Kirletilmiş hiçbir duaya gerek duymadım Dilimde kırgın bir melodi vardı yalnızca Böyle veda ettim ve Bu yüzden gözlerimi açıp teslim oldum beni bekleyen ışığa /Es’ iki...bağırmak/ Kimselerin bir bok bilmediği Ama bilinmeyen o boklarla dünyanın yönetildiği bir zaman Belli ki oldukça yanlış bir zamandı varlıkta belirmem Bu anlamsız devran hakkında birkaç cümle kurmak isterdim ama O boklar benim de cümlelerime bulaşmıştır diye söyleyemem /Es’ üç...ara vermek/ Dursam ne olur Zaman da benimle beraber durmuyor ki Bu akıl almaz hareketsizlik hiçbir ilahi güce bir meydan okuma değildir Sadece içimden geçip giden kelimeleri sindirme isteğidir “İkincil zamanlar” Uzun zamandır asılı kaldığım karanlığıma güneş doğacak biliyorum Binlerce ve çeşit çeşit çiçeklerle renklenecek dallarım Kelebekler doğuracağım göğsümden Yeni yeni ve eşi benzeri olmayan baharlar icat edeceğim Dinginliğe giden yolu neredeyse tamamladım Her gün dilimi sömüren bir kelimeyi daha atıyorum defterimden Nihayet gün gelecek Konuşmaya gerek duymadan gerçeği anlatmayı öğreneceğim Arınmaya giden ilk yol Susmaktan geçer Gelip geçerken gözlerinden ömrün Öylece izlemeyi dener insan Eğer dayanabilirse tüm o acılara Huzur yakındır Çünkü Acılar bile susmayı öğrenene kadar Artık çok fazla hasret duymuyorum kimseye ya da hiçbir şeye İçimde birikecek kadar uzun aralar vermiyorum Olması gerektiği yerde olması gerekecek kadar ilerliyorum Ne gelene ne de gidene göre yeni yeni yollar açmıyorum dağlarıma Boyumdan büyük işlere kalkışmış gibi dursam da Boyumun yettiği Gözümün gördüğü şeylere neden merak duyayım Bir merak olacaksa içimde Henüz tatmadığım Hayal etmediğim Daha tanışmadığım şeyler için olması lazım Duruyorum Bekliyorum Susuyorum yeni bir hayat beklercesine Tüm bunlar bir hayale adanmış boşvermeler değil Ben sadece gelecek olanı bekliyorum /Es’ dört….çağırmak/ Çocukluğumu en sevdiğim bilyenin içine sakladım Düşler bıraktım koynuna rengarenk Elimden alınan her bir hayal için Çıkarıp bir tanesini gecelerine sarmalayacak /Es’ beş…/seslenmek/ En sevdiğim koltukta oturmuyorum artık En sevdiğim koltuğa sadece uzaktan bakıyorum Gerçeklik dediğin çok dişli bir canavar gibiyse Ben artık en sevdiğim koltuğa uzanmış bir ben ile hayallenmeyi tercih ediyorum Bazen olandan daha iyi geliyor olabilecek olanlar Gereklilikler zindanında kendimi hapsetmiyorum /Es’ altı...susma/ Kırılmaz oldu dilimdeki kemik Acım dindi açtı çiçeklerim Başka bir baharım henüz bilinmeyen tadı damağımda Suskunluğuma yenik düştü sonunda hüznüm /Es’ son…./ y... |
Varolasın hep 💕