Bulut arkası hasat
hasat yavaşladı
bir avuç başak verildi bin yıl kadar geçti uykum geldi esnedim tavanın sapı ısındı tarla buğdayı ben elimi yakmadan acıyı anlamazdık mutfak bezinin tıpkı sevmek gibi başkasıyla devam eder varlığı daha ilginç insanlara misafir için alıkonulan havluya kendini ova zanneden parklara kendini özleyen özlere tamamlandım diye övünen izmaritlere her birine doğaçlamayla varan sokaklar bir yavan uzaklıktaydı ertelenmiş biriydi cesedim biliyorum yok yere ölümden bahsetmez insan yaşama arzusu yok olmayı dileyen yabani bir cennet güvenilmez kırışmış hacmin aynaya boca ettiğin yansıman sıfıra yakın bir incelikte yürüyor inişin bulut arkası hizadasın emrin sulu sepken bir bitiş oysa ayrılığın benzi atmışsa bu iyice çiğnenmesi gereken bir şey |