hayalperestI çıktığı basamakları sırtlayan zaman ayışığının binlerce fersah katında karanlığın ağzına keşkelerini saklayıp ve yalnızlığını aşılayıp yağmaya hazır yağmurlara en kısır sözcükle bağırıyor gelme! biliyor susarsa tüm kusuru dağılacak avucundaki kınayla darmadağın olduğunda enkazını toplayacak parmak bulamayacak göz ucuyla yaktığı cehenneminin ta dibinde II farkında sürülerce akrep mezarından seslenecek yazık ki yazık gitme! III artıyor sesinin telaşı ve seyrek dişli tarağıyla oyuyor saçlarının bereketli yarasını ne taş kalıyor ne sağlam belkemiği! zengin çingene kızlar gibi dağılıyor kahkahası gizeminin ve yangını güzelliğinin aksak mezarcı taşıyor taze mezarına mor zambakları erken öldü diyor ardından gençti -satır başları- -sonları- çocuk hayıflanıyor ardından mezarcı soğuk sesiyle söyleniyor hep geç kaldı hep genç kaldı IV inadına diriliyor tüm mumlar üfleniyor şehrin katran karası elbisesine ve tüm kuşlar aydınlığı çiseliyor kaf dağının eteklerine aşk’a yavaşça eylül aşılanıyor kışa yakın pencereden rüzgar ve bir avuç rüya süratle dal veriyor kök salıyor meyveye duruyor takvimler ölüyor dualar göçüyor ha doğdu ha doğacak anların kabına sığması arzulanıyor dokunuyor harfler rengarenk satır satır yanıyor cümleler direniyor kağıt yalvarıyor kalem b e n i a z a t e t -yarın herkesi sevebilirim- Belgin ERTÜRK |