Zeytin kokusunu unutmanın korkusubütün bir şehri anlayacak ve bu hale ağlayacak bir çift gözden başka hiç bir şeyim kalmadı narin kedilerin hastalıklı gözlerinden bakıyorum hayata yarım asır önce düştüğüm bir annenin kucağından kararan zeytinleri topluyorum bodur ağaçlarımdan intikam almak benim işim değil istediğin zaman gidebilirsin sonbahar kadim mevsimler atlasında hüzündür belki oysa benim kitabımda bu yalnızca senin yüzündür çünkü uzun zaman önce bıraktım kısa şiirler yazmayı hayattan mevsimler çalmayı yaşamak olağan bir iştir ölüm olağan çok fazla düşünmeyin pembe fistanlı kadınların dillerine ise bu mevsimde asla düşmeyin kederiniz kaderinizi yiyip bitirir ne olduğunu anlayamazsınız mümkündür elbet sevilmek istediğince lakin vakit geç uzaklaşıyorum gün be gün alışılmadık bir ritimle kendimden eski mesleğim olsa da şirin adamlık sarfı nazar ettiğime artık inanın ben bir tencere kapağıyım buhardan evlerde yetim çocuk rüyası kel bir babanın çok eskilerde unutulmuş yüz karası evladı hülasa bir çok şiir kitabının kapağında hüznün en cafcaflısı ağır geliyor birçoklarına bu koku biliyorum oysa asıl korkusu zamanın sahile vuran cesetlerin mor dudaklarında kalakalmış gülümsemelerin etrafında toplanan bir halkı suçluyor olması değil midir eyvah ki ne eyvah şu kıyıdan Midilliye uçan kuşlar kadar şansı olmayan insanlık ayıbı batırılan teknelerin karaya vuran tahtalarında yengeçler yiyor saçlarımı benim öykümde hayat bir çok çıkmaz sokaktan yalnızca biridir zakkum ağaçlı evde akşam olmak üzere hafiften bir telaş verandada kedi mırıltıları mutfakta tabak çanak çatal bıçak sesi balığın tavada cızırtısı ile finale doğru kavun kokusu ne garip bütün bunların unutulacak olması ne hüzün kalacak ne yüzün ben hep kendi kaderimin sakisi oldum filhakika içime içime doldurdum bilmelisin ki avuçlarımdan düşüp kırılan kadehler umurumda olmaz |
eyvallahşiirdost