Veda(sürgün)...
Sen,
dört harfli bir sürgün söyle.. Ben, soluğumdaki boşlukları doldurayım. Kelimelerin üşüyen parmaklarını, ısıt... Bir devrik cümlende olsa, söyle!... Ayazları söyle, üşüsemde. Yanına türkü söyle, düş söyle, bir sıcak gülüş söyle soframa... Seni hangi harfin çaldığını, O harfle başlayan biten, ne varsa söyle!.. Öznemi boyadığım duvarı, siyahı... Odamdaki, cebimdeki, ruhumdaki dağınıklığı... Damarlarımda yatıp kalkan kırmızının, kanımın misafiriyken, nasıl taşınıp gittiğini söyle!... Pıhtılaşmış duygunun, nasıl kanadığını... Gözlerime tırmanmadan, sensiz harflerimden nasıl düştüğünü... Sen giderken, bende kalan sağ elinin içindeki nikotin kokusunun, benim solumda nasıl gül açtığını, sen söyle !... Uzaklara doğurduğum cümleler , hangi şiire yada hikayeye emekler.. Sözsüz, dilsiz hangi mısra büyütür, eksik birer senleri... İncinirmi, kırılınca kırılışlar... sarılırmı baharıma yine, çirkin, alaylı bir inciniş söyle!... Dar kapılarını, kapalı zamanlarını, Kırlangıcımın el yazısındaki en son kelimenin üstünü örten külün, yangından çaresizce kaçışını söyle.. kül, korkarmıydı yangından. Dar ağaçlarının sustuğu bir zamanda, çiçeklenen idamların asmaya adam değil, baharı vermeye insan aradıklarını, Parmaklarında esaretteki kuşların, aslında gelecekden çalınmış, daha çizilmemiş, daha doğmamış bir ressamın, rüyasındaki yanlız kanatlar olduğunu söyle!... Yanıpta kendini külünden yaratanlara, bir yangın yeri, Bir tarih söyle ölüşüme!. Çürüyüşüme... Susma!... Bir balığın ağzından düşüp, denize saçılan mavinin tutsaklığını.. Gökyüzüne kapatılmış tüm kuşların, Bir körebeyle gözleri bağlanıp, özgürlük terasından aşağı nasıl itildiklerini.. Saçlarımı kestiklerinde, kırmızı kurdelamın hangi ayrılığın, gülüşüne bağlandığını... Kiraz ağacımı sökdüklerinde yerinden, gölgesinin nasıl kimliksiz kaldığını söyle! Saklanbacımda onbirden sonrasını saymayı her unutuşumda, nereye saklandığını, Dar kapılarını, kapalı zamanlarını, Duvar kağıdının üstündeki, güneş deseninin neden üşüdüğünü.. Uçurtmalara iliştirdiğim, umutlarımın neden uçmadığını... Tozlanmış yarınımı her silkeleyişimde, dünün neden dökülmediğini söyle!.... Söyle!... söyleki, Hiç doğmamış ressamın, rüyası ölsün... Arkadaşım zehra coturun anısına... 2008.. |