Yanlızlık tutması...
Öyle uzun yolları sevmem...
Yanlızlık tutar. Gün neye değerse, yangın... Yangın kimi sobelerse kül. Bir doğum lekesi, bazen insan... Karanlığı silinmez. Ve ben, ayrık otlarına Tohum olmayı öğreten deli... Sesimi sakladım, ağzımdaki boşluğa. Sindire sindire sustum kendime. Parmaklarımı kınalayan, anneme benzedim... Ölümden daha çığlık, Yaşamdan daha sessiz, olmak için. Kan ,en düşkün halindeydi... Annem sızınca yarama. Sırf kanayayım diye gitmişti. Yazmasının altındaki güneşi , her vakit görürdüm. dağınık bıraktığı ,hiç bir yeri yoktu... tenha hiç bir Yeri yoktu yüreğinin. kalabalık, gülümseyen cümleler yoğurur, dağıtırdı konuya komşuya. Bir pencere vardı Annemde... en deli rüzğarda bile kapatmazdı ellerini. Annemin elleri hep aralıydı!... Aralık ,eylül bir de şubat... Annemin elleri çok üşürdü... kapatmazdı ellerini!. Babamı sayıklardı arada , arada babamı... Gözlerini yumdu bir gün , göz kapaklarına babam oturmuşdu... biliyordum yine sayıklıyordu!. Bir penceresi vardı Annemin... kırdım camlarını!. Gerisi yalnızlık tutmaları... Öyle bir yanlızlık tutarki, Kafa üşür, Kol üşür, Ayak üşür... Kendi başına bi halta yaramayan, Salıncağımı hatırlarım... Söz üşür. Zincirlerin soğuğunu, Çocuk tenime akan terimi hatırlarım, Bahardan değil, Güz den. Yorulmadan... En serin yerdeyim! üşüyenler, benim kabilem... Az ötede minik gök, ufak toprak, Dilimize uyarlanmış,gölgeler. Tartının bir kolu yok... Yanlızlık tutmasa, severdim belki seni... Babamın kıyılarına çarpıp ölen, Annem kadar belki. |