.......
bir günün içinde sıkıştım
yine de çözülmeye dağlardan başlamalı en gergin daima oydu sonra kendi kendine koşar hiç sıkılmayan geyik Bim korku demekmiş papatya gül olmayan sırayla istifra (istiğfar da olur) etti sözel alışkanlıklar akli merekelerimi mideme atadım bir konuşmadır gidiyor domates pahalı üzüm kabzımalın kızı Nedim Bey konuşsun tabi canavar aklıma gelince Tanju pixelli TRT ekranı pazara uğramıyorum ara sıra yemeklik bir şey yokmuş zaten buğday eski bir salıkmış masaya dördüncü geldi adı yek taş hüznü bir kadın sesleniyor; suyu soğuk içme aynayı çevir çünkü öyle dedim kalındır kazağın tişört mevsimi yaraya tütün karpuza tavşan bel fıtığı yaman bir delikanlı çok yemişim Türk filmi lekesini dişlerimden çıkaramıyorum her şey Süreyya Sineması’nda alevlendi o gün bu gündür Tarık Akan büyük bir önceki şiirimden özür diliyorum sarhoştan bile sarhoş olmak bu Ya da titiz bir güreşçinin minderdeki teri düşünürken yenilmesi bir oyla farkla yalnız oynamak çok sıkıcı konumuz aslında uzun kötülüğün kısa tarihi olsun ertesi gün heveslendim yazmağa şu an ertesi gündü dün aramızda kalsın yaşadığını sanıyor hala pek çok ölüm pek çok izah ağzımı bağladım ayıp beslemişti gibi demekle olmuyor şöyle okkalı gelsin netliğim ardından gömelim sonra istediğin renkte açsın her birine kendimi eşit yayalım hem a’ları indirimden aldım ikişer dize arayla kullanacağım bunları bırakalım da yaz gününden karşıya geçelim köşede gül satılıyor pahalı pahayı koklamak için herkes gibi kırmızı eksiliyorum yaşadığı şehirleri sayamayan duvarlar iptal edilsin şu soruyu ne yapayım? kaç yaşınızdasınız amca? Yetmiş beş penceresinde ağaç Ona ekleyin kısa keseyim acele hata olmam lazım bir anda Bergen’in reklamı dönüşür adım Kibele’ye iğneci elimle yaşlıları öpüyorum gül suyu bir şey kokuyorlar sanki bir parçamı alıp şifonyerde Isparta için saklamışlar bakışları ölü balığa benzeyenin kalbi benden bir saat ileridir o nedenle gözlerini görmediğim birine saati sormam kimseye eyvallahım yoktu asabiyetimi bir araya topladım şimdi fena halde volkanım çamaşır makinası alalım sana gülüm komşum hep daha zengin ve karanlık patates alna başı ağrıyor kadının hoppp niye döndüm şimdiye veli nimetimiz yazan dükkanlar nerede? iç sesler karışmış benimkinin anteni bozuk tavayı yıka diyormuş komşu teyze kocası kılıbık, o da Kibele’ymiş diyorum ki; o zaman Kral Arthur’da kim? şiir ahtapotum |