Solaris mağduru
sabah bir araçtaydım
epeyidir hayatla arama bir aracı koymadan hareket edemiyorum bu ifadeyi komik ya da ilginç bulmayanlar için mağduriyet giderici kulaklarımı çektim masamda duran şekersiz çayımı şekerli içersem diye başımda bekleyen on beslenme uzmanı yirmi üç doktor bedenleriyle olmasa bile zihinsel olarak buradalar onlar cezamı çok bilerek veriyorlar nerede ne yapmam gerektiğini yazan bir talimat zinciri esaslarıyla kendimi bir ağaca ait sanıyordum o ağaçta inci saklıydı o da ruhumu yenisiyle değiştirmiş hiçbir inci bu kadar ölmemeliydi bilmek tuzu yerinde demek gibi bir şey tuz en çok insana evcilleşmis kayaçtır evcilleşmis bilgiye muhtaç topluluklar onlardan olmayanı tatsız bırakır bir zamanlar başka bir adım vardı ya da o ad fiyaskolar döktü biri bunu görmüşse o ben degilim Tarkovsky’nin Solaris’ ini izlememeyi tercih ederdim uzaylı gözleriyle iç Anadolu’nun kıraç tepelerini izlemek bu yabancılaşma hissiyle ağaçları ürkütücü bulmayı ve insanı ilginç bulmamayı istemezdim dünya mars karşılaştırmasında birinde türkü eksiği ve bozkır fazlası var bir de yüzeyde yaşayanlar çünkü alışmak bir yeri sevimli kılmaz Ya da sahip olmadığınız bir isimle çağrılması Mars’da evlenmek ne kadar saçmaysa dünyaevine girmek de bir o kadar kayıtsızlık örneği beslenme uzmanlarını taşıyan arabaları metal atlara benzetmek sadece canı sıkılmış birinin yapabileceğidir bu gezegene rağmen Seni seviyorum diyebiliyorsak bu bir ezberdir kimse kusura bakmasın mitolojik atık çağındayız bastırsın diye hoş kokulu mimesis |
tabi durduk yere görmedim, filmlerinin etkisiyle olacak, o da sağolsun kırmadı beni 'bu kadını biz buraya getiremiyoruz madem hiç değilse rüyasında ziyaret edip unutamayacağı küçük bi rol verim' dedi
bak şimdi yine Tarkovsky krizim tuttu...
çayın şekerli-şekersiz arasındaki o bocalama hissi cidden öyle ama...ben şekersiz içebiliyorsam herkes içebilirmiş gibi geliyor şimdi...