Zaman Uzun Gölgeli Divane
Zaman Uzun Gölgeli Divane
atlasından aşan bir falez ya da delta önlerinde koyaklarda gizlendiğin yamaçlardan savrularak inip de çıkamadığın yarlardan aşağıya düştüğün gerçeğin nazlı çağlayanı, hayatın kör edici yanı hangi ağrıyanın çağırdığı hangi hüznün topladığı gül demetlediğin zamanlardan kalmış özlemlerinle süzülüşü nazlı bir nehir boğazına değince hüzün insanlığını büyüttüğün üniformalı upuzun gölgeli ezgileri dokunaklı bir intizar oluyor omuzlarında gölgelik biriktirip içini kavuran ağıt gibi duruyor heybesi dedikodu pay edilmiş curcunası içerisinde bahanemiz “hatayı hep kendi dışımızda aramaktı”* yelelerine tutunup zamanın eşsizliğine kandığımız nem-ıslaklığın ilk önce hep üşüttüğü yürekteki eşikti özlediğimiz gün eski bir parçamıza asit döktüğümüz sabıkalı ürküntü dürülecek hayat bu cefa yurdu olacak vicdan cenderesinden tutup kuşaklarından kıstıracak her geçen günün ardından kovalayacak yine eskisi gibi aç gözlü mızıklanma, boşuna değil süreğen ağlaşmalar zaman bu, ömrün köşelerini törpüleyip ölümü çağırması kılıç çekili, film gösterimli, düşen takvimlerdesin işte kiminin yalımı olacak aşk, ateşlere düş gördürecek kimlerine uğrayacak boğuntu dışlayan çengili gecelerden dünya dediğin üst üste kuyulu mezar yeri olacak bak kalbinde güneş taşıyan divane için uzun gölgeli olacak * Gorbaçov İlkay COŞKUN 13.02.2022 |