Karanfil mi düşen avuçlarındansahi eylül müydü yoksa karanfil mi düşen avuçlarından sevda da devrim yapılabilir miyi düşürüyor usuma bir kedi gibi sokulgan üstüme tırmanırken hayat ellerimdeki kelepçeyi görüyor düşlerim neden bir köpek kadar sadık sevdim ki seni güzel sözler, gülüşler ayırdım her seferinde dönüşüne sen Adem ben Havva’ydım senden başka yok bildim yine de sigaranı yakıp gittin bir tufanda bırakıp ülkeni her kentte aynı teraneler sürdü ayrıcalıklı olan aşktı, sen ya da ben değildik herkes bildiği yöne sürdü sevda atını yolda bile bile düşürüleceğini devasa uçurumlara her yeni mevsim yeni karanfil ektim yollara şeddelemedim fazla ne olup bitecek diye elimdeydim yaz, geçmiş bahar ve bir eylül sonu başlangıçlara geç kalmışlığımla, dik adımladım hangi boy bana yakışır, çok hesaplamadım yeterdi; insan boyu olsun yaşamak aşk demem buydu savaşan insanlara kırın dünyanın eğrilmiş boynuzunu hani suç öküzde de değil ki! suç hayatı sevmemizde illâki iki serçe gibi tutunup dala sonra da cik ciklemek dünyayı bir ses eklemek, bir ses, bir ses daha derken kuş cıvıltılarıyla daha özgür asılmak gelecek günlere ah eylül! güllerin düşkün bakarken yere yeniden bellerim toprağını kim bilir, baharla döner sevgili.. 19. 09. 2014 / Nazik Gülünay |