postal eziğiyazma diyorsunuz deniz’i mavisini sen hiç içerde yatmadın ki... oysa/ sizi ve düşlerinizi yağmalayan o hazan içine ağlayan arabesk bir güruh bıraktı ardından kulaklarımdı ilk iğfale uğrayan insan sayılmıyordu ağlak bakmayan kendine acımayan oluk oluk zerkediliyordu zehri topsuz tüfeksiz kaybediyorlardı bir nesli düşman aynadaki aksimizdi "eller aldı" sevdiğimizi bize kesilen intihar bileti... olmadı/ müslüm baba’yla içlenip sallamak jileti aşk kendini kurban etmekti bilseniz kaç ismail oldum ben yerine koç gönderilmeyen... beyaz dizi tommiks teksas serisi kültürün en afillisi ne romanı ne şiiri bulabilirsen eğer / o da gizli gizli zindanlardaydı bizden öncesi kalanlar zaten dünyadan bihaberdi... en mühim dersimiz din bilgisiydi zehir gibi olsan hikaye neymiş matematik fen bilgisi geçemezdin ezberlemeden tüm namaz surelerini on altımdaydım öğrendiğimde yitenleri/ mücadeleyi... usta’yla tanıdım şiiri o kitaplardan açılan dünya öyle böyle değil/ sanki başka gezegendi düşünsenize çay çay gezen bir liseli dünyası diskodan ibaret yaşamayan bilmez o zamanlar adamdan sayılmazdın gezmemişsen birkaç çay partisi oysa eskiden benle yaşıt birisi disko falan görmeden idam edilmişti hem/ durum hiç arabesk değildi demek bir şeyler başka öğretilmişti o günden sonra ben kazıyorum tüm ezberleri her gece sehpalar kuruyorum zamanın yargıçlığında çocukluğum gençliğim ve dahi tüm benliğim sürekli zan altında kırıyorum kalemimi hep mayıs telaşıyla eylül gaddarlığında ilk/ hakiye boyanan çocukluğumu asıyorum masumiyetine aldırmadan... anlayın artık ne olur biraz geç doğmak az devrimci yapmaz bizi bizim suçumuz değil ki yatmamak aslan gibi hem/ sizin bedeniniz bizim beynimiz hapisti... size onlar/ bize kendimiz yaptık işkenceyi |
O gün;
Adaletin adı Ali,
Hukukunki El/verdi;
Kanun,
Zülfükar kılıcından keskin;
İki yanı bilenmiş bıçak...
Kararlar,
karadan daha kara,
İçtihatlar;
Kerbelaydı.....
Deryaları demiyorum sayın yargıç,
Deniz'i demiyorum Deniz'i
Deniz'ler asılır da,
Sahi sen;
Düşünceleri asabilir misin sayın yargıç?
Duydum ki;
Sen hükmüne ağlar sanarken Deniz'i;
"O" arkandaki " adalet" yazısına gülmüş...En çok da buna yandı Mukaddes,
Buna kahroldu Cemil...
Ben de,
Sana şiir yaktım sayın yargıç...Dinle,
Dinle ne diyor ozan,
"Şairi demiyorum sayın yargıç şairi,
Şairi de asabilirsin Pir Sultan misali..
Şiiri tutuklayabilir misin peki…?Sanırım;
Üç yiğit kendi "vatan masalını yarattı" sayın yargıç...
her sevda kendini astırdı;
Mukaddes ana,
yarasına tuz bastırdı.Ve sanırım ki;
adalet kendi kalemini kırdı,
cürmü kadar yer yaktı,
Aslında yanan vatandı...
Bilir misin bu acıya Cemil nasıl dayandı?Altı mayıs bindokuzyüz yetmiş iki;
Züleyha'nın kuyuya düşerken Yusuflar,
çakallara av oldu Aslanlar,sadece sen değildin pişmanlığına inananlar,
Sahi,
Sahi suçlu muydu üç fidanlar
Vicdanın berat mı?
Ve,
Şimdi,
Adalet sana da lazım sayın yargıçTıpkı kör testere gibiydi bin Dokuz yüz seksen...
Ekseni sapıtmıştı Evren,
Yer gök zifiri karanlık anlar,
Sanki Kenan eliydi ulucanlar. ...
Kâh sağlı
Kâh sollu,
bir ordan astı
bir burdan...
Oysaaaa...
Oysa istersen;
Bir yağlı urganla,
çocuklara salıncak da kurabilirdin. ...
Sen katli seçtin,Erdal'ın yaşını büyütürken;
Adalet'inkini küçülttün sayın yargıç....
Farkında mısın?
....
yazma diyorsunuz deniz’i
mavisini
sen hiç içerde yatmadın ki...
oysa/ sizi ve düşlerinizi yağmalayan o hazan
içine ağlayan
arabesk bir güruh bıraktı ardından
kulaklarımdı ilk iğfale uğrayan
insan sayılmıyordu ağlak bakmayan
kendine acımayan
...
Güne manidar "günümün şiirini" ayakta alkışljyorum
Üç fidanları saygıyla anıyorum.
Figani