Bir Aşkın Kronoloji
Kronolojisi yapılmadı henüz aşkın
Islak aylı akşamlardan kalma duygularla kaldırıyorum Yıllanmış sevda dolu kadehleri Belki bu yüzden çekmeyi beceremedim Kimsesizliğin ardında ki senin kahrını Islak zemin tabelalarında Poz vermiş bir cin adam portresiyim şimdilerde Uyarmak ve uyarılmaktan usanmaz Çoğu kez de uslanmaz bir tavırla Sergilerken çıplak kalemleri Sen çıkagelirsin merdivenlerden Bir elinde solgun begonya tebessümleri Bir elinde duru yağmur damlalarıyla “Mevsimler ıslanır dudaklarında Acıların avizelerinde yayılan ışık huzmesinde Sana koşan kelimeleri kucaklayarak uzaklaşırsın yanımdan” Bir iç hegomanyasında kaybolmakta şiirler Sana yazılan kelimeler silinecek zeminlerde gezinirken Karakalem yalnızlıklar arşınlar doğayı Semavata arz edilmiş dileklerle İçimde kıpraşarak gidiyorsun Acıyı hissettirmeden tırnaklarımda Üvey geçmişlere tutturarak beni Gidiyorsun özümden II Kolay bir hüznün ardından damlayan Islak sarnıç düşlerdir yaşanan ( yaşanan bilinmeyense ne fayda) Kırık bir bilmecenin burmacından sarkar aşk İki kere iki dört misali Hangi dağın yamacına gömsen pençeni Kuru bir kandır alacakların Ölüm bir başlangıçtır hücreme Boşalan damarlarımı dolduran canlılar gibi İki kişi üçe gebe kalırsa Değişir belki düşüncelerin ihtiras poyrazları Sen düşersin içeri Avuçlarında biter begonyalar En sevdiğin çiçek orkidedir oysa Ama bilmiyorsan sevgili –bil diye söylüyorum- Rutubette yeşermez sevda ne yazık ki Neresine baktın bilmem içimin Avizelerde intihar etmiş ışık Ahizelerde duyamadığım sesin Gitmek nedir öğrenmişsin sevgili (seni yumuşatmak için palavra) Bir de öğrensen dönebilmeyi Kımızı doldurdum bardaklara Islak şaraplı aşkımla Beklerken ağılımda Döneceğin an Debelendiğin andır kendince Işık Senden alınmamış bir imgedir aslında (sen bilsen de söylüyorum) İkram ettiğin düşlerin çoktan tükendi Giderken açık bırak kapıyı İçeri girecek yalnızlıklar Kalmasın kapıda III Ama! Deşifre olmuş bir aşkın yitik ahengi ile Yaklaşmaya çalışırken dudaklarına Kuru bir laf kalabalığında Özledim içimizin sesini İklimler yansıtıp dururken atomik ısılarını Kimyası bozulmadan duran tek şeydir Anlamı çözülemeyen aşk Ve sen de bilirsin ki Gitmek için sevmek lazımdır birini Ve ikimizde görüyoruz ki Aşk gidince hissettiriyor kendini Ama! Küskünleri oynayan ceylan sürüleri Hedef olurken namlulardan fırlayan saçmalara Saçmalamalarımı yanında unutarak Gidiyorum Ceylan ile namlunun arasında ki yalnızlıklara Oysa asla girmemeli bir sevgili Kişi ile yalnızlığının arasındaki mutluluğa Adım adım yürürken sana Dokunamayacağımı bildiğim saçlarına Paylaşabilmeliydim balıkların sırtında ki zıpkın boşluklarını Demirleyebilmeliydim buzdağlarına iklimsel yaklaşımları Ve seni görmeden sevebilmeyi devam ettirebilmeliydim Yüzgeçlerimi takıp dalmadan ada sahillerinin vapurlarına Ama! Hem de üç kere ama Hem de begonya tadında ama Selçuk ERKİ |