şimdi gidebilir mesela bir sinemaya filmin bir yerinde ağlayabilirde durup dururken- utanmadan ya/saklanmış tutkuların kasvetinde deli menzil patlatabilirde bir mayını hiç dokunmadan orda kalabilir yarısı gece aymazında çığlıklar- serseri kabuk değiştiren hayata tutunurken
sus sığınaklarında gece yılan pusatlarında- soyun geç o’ da gelir belkide
mavi kucaklarında beşik kertmesi düşler sırtında çuval, elinde azık, kolan sırtısında çocuk diyarbakır’ı taşıyan kadın geçebilir kurbağalıdere’den
"ah bu annem hiç büyüyemeyecek" derken kız ve çocuk da gülümseyebilir büyüyecekken suya tırmanabilir umutlarındaki ılıklık terden eriyorum sanırda ortancalar sulak yurtlarından taşınabilir korku dağlarından
orda kal geleceğini bilen vapur kalkış saatlerine erketede martıların danslarında kurulanırken salıncaklarında salınan güneş ta ötelerde sunaklarında üşüyen düşleri beklerdir iskelede
susun sessizlik emekliyor bu kentin arastalarında sükuta dair aidiyetler dar sokaklarda kafiyesiz film şeritlerinde a canım!
utancından bu koca kent ağlayabilir ya da bir adam başını kuma gömebilir ekmek ister gibi aşk da isteyebilir mesela ve utancından kırk iki numara ayakkabıların tabanlarında karıncalar- ezilebilir koca bir kent/ düşün gülüm en çok da sevdiğimiz sabahlarında ölebilir de bilindik aitliklerimizin sessiz sinemalarında densiz orospular gibi mavi kahkahalar atan yokluğunda oynabilir
kahretsin ki evreni ve sevişmeyi sustalayıp iki bedende ilk keşfeden benim- sende
gümüşi serenatlarda bu vakitlerde aşk- bekle o’ da gelmekte...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
GÖÇ HÜZNÜNDE SEVİŞMELER şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÖÇ HÜZNÜNDE SEVİŞMELER şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Yazılanlar ustaca ve çok sağlam bir yapı içinde duruyor.. Şair, şiirine her renkten birer pencere açıp içine dolanları bağırmış oralardan.. Beğenimle..
bunca hüznün içine yine maviliğini yansıtmışsın dost kaburğalarının altına sığdıramadığın yüreğinle ve bilincinle özlem dolu ,aşk dolu yaşamın aynası şiir bırakmışsın sayfaya
utancından bu koca kent ağlayabilir ya da bir adam başını kuma gömebilir ekmek ister gibi aşk da isteyebilir mesela ve utancından kırk iki numara ayakkabıların tabanlarında karıncalar- ezilebilir koca bir kent/ düşün gülüm en çok da sevdiğimiz sabahlarında ölebilir de bilindik aitliklerimizin sessiz sinemalarında densiz orospular gibi mavi kahkahalar atan yokluğunda oynabilir
kahretsin ki evreni ve sevişmeyi sustalayıp iki bedende ilk keşfeden benim- sende
gümüşi serenatlarda bu vakitlerde aşk- bekle o’ da gelmekte...
Bu sayfaya her geldiğimde yüzümde garip bir tebessümle şiir okuyup ayrılmanın hazzındayım yine...
kahretsin ki evreni ve sevişmeyi sustalayıp iki bedende ilk keşfeden benim- sende
gümüşi serenatlarda bu vakitlerde aşk- bekle o’ da gelmekte...
daha dur.. neler okuyacağım.. o kalemden.. umudun tekliği.., şiire hükmeder.. yüreğine sağlık üstadım.. ben de gönül kurdelamı bağladım.. kabul etmen dileğiyle..
''şimdi gidebilir mesela bir sinemaya filmin bir yerinde ağlayabilirde durup dururken- utanmadan ya/saklanmış tutkuların kasvetinde deli menzil patlatabilirde bir mayını hiç dokunmadan orda kalabilir yarısı gece aymazında çığlıklar- serseri kabuk değiştiren hayata tutunurken''
Şimdi kendini mavinin hüznünne vurma vakti,kim bilir nerde gözünü hangi yıldıza dikmiş,bir dilek tutma vakti...
''sus sığınaklarında gece yılan pusatlarında- soyun geç o’ da gelir belkide
mavi kucaklarında beşik kertmesi düşler sırtında çuval, elinde azık, kolan sırtısında çocuk diyarbakır’ı taşıyan kadın geçebilir kurbağalıdere’den
"ah bu annem hiç büyüyemeyecek" derken kız ve çocuk da gülümseyebilir büyüyecekken suya tırmanabilir umutlarındaki ılıklık terden eriyorum sanırda ortancalar sulak yurtlarından taşınabilir korku dağlarından''
Şimdi Diyarıbekir'in suratı kanıyor belki bir şiirde,bir anne ağlarken evladına, kendi sularında boğulur bir ülke...
''orda kal geleceğini bilen vapur kalkış saatlerine erketede martıların danslarında kurulanırken salıncaklarında salınan güneş ta ötelerde sunaklarında üşüyen düşleri beklerdir iskelede
susun sessizlik emekliyor bu kentin arastalarında sükuta dair aidiyetler dar sokaklarda kafiyesiz film şeritlerinde a canım!''
Şimdi düşleri üşüyor belki bir balığın karasularında umuda gebeyken bir deniz kızı maviye dalar hüzün umudun en ince yerinde...
''utancından bu koca kent ağlayabilir ya da bir adam başını kuma gömebilir ekmek ister gibi aşk da isteyebilir mesela ve utancından kırk iki numara ayakkabıların tabanlarında karıncalar- ezilebilir koca bir kent/ düşün gülüm en çok da sevdiğimiz sabahlarında ölebilir de bilindik aitliklerimizin sessiz sinemalarında densiz orospular gibi mavi kahkahalar atan yokluğunda oynabilir
kahretsin ki evreni ve sevişmeyi sustalayıp iki bedende ilk keşfeden benim- sende
gümüşi serenatlarda bu vakitlerde aşk- bekle o’ da gelmekte... ''
Şimdi kırk ikindi sularında ıslanıyor aşkın kirpikleri, evrenin sus saatinde yüreğini keşfetmiş bir şair...
Belliydi! Aşk ve kahpelik biz doğarken yazılmıştı bu şehrin sokaklarındaki tanıklığa..Bir filmin röntgenini zoraki yanlış göstermişler gri bir yalan....eski hesaplardan ileri hesaplara yönelik siyah beyaz sinema günleri..
şiir okudum Kİ! Şair dokunmuş kaleminin ucuyla dizelere,herkesin dilinin ucuna getiremediklerini..sereserpe olmuş aşk,gün yüzü güneş yüzü görmüş bu şehrin şiiri..Dile gelmiş nesneler,özneler, tüm hasretler dağılmış,özlemeler kavuşmuş Göç hüznünde sevişmelerde...tekrar tekrar okunulacak şiir..
yürekten sevgi ve selamlar şaire...saygıyla,minnetle..yüreğine sağlık.
Yazılanlar ustaca ve çok sağlam bir yapı içinde duruyor.. Şair, şiirine her renkten birer pencere açıp içine dolanları bağırmış oralardan.. Beğenimle..
Kutlarım..
Kal sağlıcakla..