Bir Günde İki Zaman
Bir günde iki zaman oldu,
Zaman parça parça oldu oy! Yandı; bir ucu kavruk, Öbür yanı yaşam püskürmekte. Beden krater gibi canlı, Akar hücreler magmadan sıcak, Bir günde iki zaman oldu, Biri beni, biri dünyayı yaktı oy! Ateşti; ilkçağda bulunmuş, insanlığın zaferi olan. Ateşti, körük ciğerlerinde umudun, Demiri emekle birleştirsin diyeydi, Göğü karatsın diye değil. Ateşti, üşüyen ellerimizi ısıtmak içindi, Tellere can veren ellerimizi. Ozanlığında yaşamın, yeni türküler gibi koparıp almak için değil. Bir Sivas’tı sivri dilli kanlı, Bir Sivas’tı aşktı aşıkla geleceğe. Bir yanık kokusuydu insan kokusu, Yanar mıydı aşk dediğin? Güzelim bir türkü,yanıyor, Tükürsek sönecek zıkkımın kökü ateşler içinde, Oysa yanmaz türküler, Varsa yanıklığı yarasındadır, Türküler yanık kokmaz. Zaman ikiye bölündü oy! Gece aydınlığı değil karanlığın habercisiydi yangın. Ve büyüdü yangın,BÜYÜDÜ. Kor düştü şehirlere, Yandı sofrada katıksız ekmek, Fabrikada emek, okulda kitap, çamurlu yollarda umut yandı, tarlada tohum. Bir günde iki zaman oldu. Gördü ateşin körlüğünü, Keskin bakan gözler. İnatçı bir ışıkla dokurken şiirlerimizi, Aşk ve yaşam kavgasını direnişlerle birleştirenler, Yürüdüler ateşin üstüne acele bir mermi gibi. Onlar ki,ateşi,yüreklerinin taç yapraklarında Zafere kaldırıp bir solukta içtiler. Onlar ki,yaşamı göğüslerinde çekiçleyip, Ateş denizlerine türküler söyleyip girdiler. Bir günde iki zaman. Diplomalı hüzün bir yanda, Ve gözlerinin çamur deryasında, Türküce ah verenler; Bilesiniz ki şimdi yakılan ağıtlar, Döviz paritesinde birkaç hisselik oynamalar, Reyting pazarında bir alt yazıdır. Ve sizden geriye kalacak olan; akordu bozuk birkaç tel, bağrı yanık nağmeler, ve havada kalan boş bir sedadır. Yandı Temmuz... Bir günde iki zaman oldu. |