Nisanda Yağmur Ağlama
Emanet sevinçler çıkardım zulamdan
Kar değil elimde tuttuğum kor ama sadece konuşursan içim ısınacak Duaya benzer bir mırıltı duyarım sabahın içinde İnce bir sızı oturur göğsüme Şimdi mi anlarsın beni ölünce mi? Şiir kesiği ellerini uzattın şaşkınlığımdan tebessümüm soldu Bundan sonra kalemi kalbime batırıp yazmalıyım İllüzyon hayatlara tanık olmuşum şimdiye kadar Sen sessizlik ömür, benim dilim Bukowski şimdi mi anlarsın beni sevince mi? Hayatın çobanlarıyız Bir türkünün tınısında aynı dağlara sürgün Aynı tutsaklıklar saklanmış ömrümüze aynı özgürlük yansımaları henüz bayraklar yarıda / şiirler hüzünde karanfiller büyüyor / meydanlar süpürülmüş Umutsuzluğa ihtilaldir gelişin Bir sabah sisi dün gece yanmış denizi kaplarken Seni bir demlik çay ve buzları kırılmış sözlerle ısıtıyorum Yaralarını gördüğümden beri yalnızlığımdaki çocuğu döndüm Seni hep baharda yaşatabilmek için Kışlara rehin bırakırım kendimi Şimdi rüzgâr saçların gibi kokuyor... Bir gülüşünde eksik yanlarım tamamlanıyor... Ben kitaplara aldandım yıllarca Tuza yatmış aklımın kolay olmayacak sevinçlere alışması pimi çekilmiş bir bilinç, patlamalar arifesinde Tanrı bir sabır bitimine ertelemiş seni Bedeli ödenmiş kavuşmadır artık benim ki Artık Nisanda yağmur ağlama Bir kez olsun hayatı ve aşkı kaybederken tanıma Şimdi bahçem yıldız doluyken hiçbir ayrılık cesaretini kırmasın şarkıların... Affetsen herkesi ve herşeyi baksan ay ışığıma Elfler ve periler saracak etrafını Acele et Her 28 senede bir Her şeye şekil veren büyülü bir sabah başlıyor Yeni bir kalıba dökelim bizi!!!
|
Farklı, daha önce okumadığım mantık, imge ve şiir literatürüne girecek dizelerle donatmışsın şiiri dostum. Hayret ve gıpta ile okudum, mest olarak dinledim.
Diğer taraftan şiirin adını "Şimdi mi anlarsın beni ölünce mi?" yapmamışsın diye de esefle kınadım seni kendimce.
Çünkü başlı başına bir şiirdir bu dize...
Ve çok var buna benzer tek başına sayfaya eklesen, tek başına yakışacak sayfanın yakasına konmuş kelebek misali...
Kutlarım...
Sevgi ve saygımla...