İplik uykusugibi, gidecek bir yerimiz yok toprağın derinliğinde zamanın hilesi çekiyor bizi ve gittikçe kararıyorduk fısıldayıp suyun dalgasını beyaz çanlara.. can da duyarmış, yansımasında aynalar varken damarların ve ellerin soğuduğu an kendinden ve her zaman kendinden herkes gidebilirmiş şarabın ağrısı iki keskin iplik ve hep kırmızıyken tamam, anlaşılır renkli camların kaplamasından başka görünen güneş ışığıdır yalnız ve son yoktur dipsiz bir dip tapınaklarda soyunan giysilerimizden öte böyle duruluyormuş ve dinleniyormuş bir blues, sarhoş uyurken sıradan yağmur da ıslatabilirmiş bizi, öyle diyorlar, kurumuş ceviz ağacı kimsenin ait olmadığı yer.. |
silik gece epey yumuşak
içiyor dolgun karanlık
yokluğu