ŞAHA KALKAR MISRALARIM
Zamanı geldi mi soyunmanın,
Dallarını kuşatan ağacın kardan, Yılanların derisindeki kabuklardan, Şehla bakışlı aşkımın kuruyan gözyaşından, Zamanı geldi mi yâre kavuşmamızın, Ağzından nefesiyle ellerini ısıtan çocuğun, Şehidinin tabutuna hıçkırarak sarılan gelinin, Yüreği nasır tutan sıcak soluklu ananın, Yolları gözlemekten geceyi gündüzü karıştıran, Gözyaşını içine bırakıp yüreğiyle ağlayan, Babalar devrildi asırlık çınar gibi yolda yürürken, Zamanı geldi mi gözyaşlarını silmenin, İnceden inceye sundurmadan başucuma sızan, Berdilerden şıpır şıpır her yağmurda içime yağan, Dumanlı gökyüzünde yas tutan evi sayıklayan, Yetim çocukların ağıtlı türkülerine geçit vermeyen, Dağ gibi yiğitlere kavuşacağımız gün ne zaman; Zamanı geldi mi Evrenin sessizliğine haykırmanın, Gecenin mahmurluğunda yürek dağlayan acının, Tırnaktan tepeye harama batmış hancı ve hacının, Bacasız fabrikada sermayesi bedeni olan bacının, Sömürülmeyi kaderim diye boyun büken emekçinin, Günün batımını iple çekip alacaklıdan kaçan bohçacının, Çatal göğsünde süt damarları çekilmiş Leyla ile Hace’nin Kaleminde mürekkebi kurumuş duyguları ölmüş Arif’in Korkak ve ürkek gezen tavşanların yoncaya bırakılmasının Zamanı gelmedi mi? Haykırışlarım hazır kıta beynimde turlarken, Bugün bir başkadır içimin sızısı, İhanet durağında bekleyen her treni, Makasları değiştirdim, Muhabbet istasyonunda bekleyeceğim ki, Muhabbeti olmayan yolcularla Bu tünelden çıkamayacağımız belli, Haykırıyorum işte şimdi Hem de öyle haykırıyorum ki, Dağ taş yer ve gök bu feryadı işitmeli, Feryadım dilidir zamanın, Ağlasa bir insan, Bir okyanus gibi şaha kalkar mısralarım! Erol KEKEÇ/25.03.2021/23.18 |