MÎ'RÂC ve DUAŞiirin hikayesini görmek için tıklayın “O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi,7-18)
Bekir Oğuzbaşaran; Mecit Aktürk , MİRAÇ VE DUA adlı şiirini kendisinin de belirttiği gibi altmış üç beyit olarak kaleme almış.Her beyit kendi içinde kafiyeli olduğu için mesnevi nazım biçimi şaire kolaylık sağlamış.Şiirde kullanılan vezin, aruz değil, hece.Yedi artı yedi duraklı on dörtlü hece kalıbı.Güzel bir tesadüf ya da tevafuk ile tam da Miraç kandilinde sayfaya çıktı.Hem şairimizin, hem bütün emeği geçenlerin, geniş Şiirdiller ailesinin ve bütün milletimizin ve İslam âleminin Miraç kandilini tebrik ederim.Bilindiği gibi Yüce Peygamberimiz ay yılıyla altmış üç yıl yaşadı.Güneş yılıyla altmış bir yıla tekabül eder bu.Merhum Üstad Necip Fazıl da Esselam adlı manzum eserini altmış üç levha/tablo hâlinde yazmıştı.’Mukaddes Hayattan Levhalar’ alt başlığını taşıyan eseri, Yeni Türk Şiiri’nde dinî hassasiyetin en güzel örneklerinden bir bölümünü bünyesinde barındırır.Mecit Bey de altmış üç beyitlik/yüz yirmi altı mısralık uzun şiirini okuru sıkmadan, zevkle okutuyor.Bunu, başta kafiye adını verdiğimiz ses benzerlikleri ve vezinle elde edilen ahenkle sağlıyor.İslam edebiyatında ve İslamî Türk edebiyatında konusu Peygamber Efendimizin miracı olan manzum eserlere Miraciye adı verilmektedir.Aktürk’ün eseri de kanaatımca çağdaş bir Miraciyedir.Şair, geniş kültürü ve derin hassasiyeti ile Miraç mucizesini bütün detaylarıyla pek güzel anlatmı.Diline, kalemine, kelâmına sağlık.Şiirde genellikle tam kafiye kullanılmış.Oldukça sade bir dille akıcı bir üslup dikkat çekiyor.Tahkiyeli bir anlatım söz konusu.Başta telmih olmak üzere birçok edebî sanattan yararlanılan eser, yeni zamanların türünde seçkin örneklerinden biri olmuş bence.Naatlar başta olmak üzere Peygamber Efendimiz ile ilgili edebî türlerin öncelikli gayesi, şairin şefaat talebinde bulunmasıdır.Böylesine müstesna bir gece ile ilgili bu harika şiirinden dolayı şairimiz Mecit Aktürk’ü ve ona eşdeğer görselliğe imza atan Niyazi Ünal ile tüm emeği geçenleri tebrik ederim. Selamlar. Muhabbetler. "Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl/Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl? " Vedat Ali Tok; Müşrikler Hz. Muhammed’in miraçla ilgili anlattıklarına inanmadıkları gibi Hz Ebubekir gelip derler ki “Ey Ebû Bekir! Muhammed’in söylediklerinden haberin var mı? Güya bu gece Mescid-i Aksâ’ya gitmiş, namaz kılmış ve dönmüş.” Hz. Ebû Bekir: “Bunu kendisi mi söyledi yoksa siz mi uyduruyorsunuz? Onlar, “Hayır, bunu kendisi söylüyor. Şimdi Kâbe’de ve insanlara anlatmaya devam ediyor.” dediler. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, “Vallahi, o bunu söylediyse muhakkak doğrudur.” der ve bu yüzden onun bir adı ve sıfatı da “Sıddîk”tir. “Âlemlerin Rabb’iyle konuştu vasıtasız Yakından öte yakın; perdesiz, inkıtasız” Miraçta neler olduğu konusunda da Necm Sûresine bakalım: “Battığı zaman yıldıza and olsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve asılsız şeye inanmadı. O, arzusuna göre de konuşmaz. O, kendisine vahyedilenden başkası değildir. Çünkü onu güçlü, kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri olan (Cibrîl) öğretti. Sonra Muhammed’e yaklaştı. O kadar ki birleştirilmiş iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Bunun üzerine Allah, kulu Muhammed’e vahyettiğini vahyetti. Gözleri ile gördüklerini kalbi de yalanlamadı. Yemin olsun ki Sidre-i Müntehâ’nın yanında onu bir defa daha görmüştü. Cennetü’l-Me’vâ da O’nun yanındadır. Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. Gözü kaymadı ve sınırı da aşmadı. And olsun ki O, Rabbinin en büyük alâmetlerinden bir kısmını gördü.” Şiirin hemen bütün beyitlerinde bu türden hadiselere telmihlerle, ayet ve hadislerin mealen iktibasları yapılmış; olaylar manzum bir şekilde, akıcı, ahenkli bir biçimde dile getirilmiş. Mecit Aktürk’ü bu güzel şiirinden dolayı tebrik ederim. Erhan Çamurcu; Sevgili Mecit Aktürk Hocam, öncelikle tebrik ederek başlamak isterim. Daha önce Çanakkale Zaferi’nin 100. yılı anısına yüz dize olarak kaleme aldığınız şiirinizi de okumuştuk. Bu sefer daha da yukarı çıkarmışsınız çıtayı. Ancak rahatlıkla söyleyebilirim ki şiir boyunca kurgudan ve söyleyiş bütünlüğünden kopmamışsınız. Şiirin başından sonuna doğru izlediğiniz sırayı çok beğendim. Osmanlıca Türkçesine ait sözcükleri şiirin içinde sırıtmayacak şekilde kullanmışsınız. Bu açıdan "yarlığamak ve arasat" sözcüklerini özellikle güzel buldum. "Bir olayı idrake fakir kalırsa fikir Hikmete ram olan bir ’Ebubekir’ gerekir." beyitinde k sesi ile yaptığınız aliterasyon gayet güzel. "Sen Rahman’sın Ya Rahim" ifadesini "Sen Rahman’sın sen Rahim" şeklinde söylemek daha iyi olabilir mi acaba. "İnayet et bağışla Ey rahmeti bol Kerim" ifadesinde Kerim ismi yerine başka bir isim ya da "ey ikramı bol Kerim" şeklinde bir söyleyiş anlamı daha kuvvetli yapar sanıyorum. . Bu denli uzun soluklu bir şiirde kafiye ve duraklarda bir sorun olmamasının yanı sıra şiirin kurgusal başarısı takdiri hak ediyor. Son beyit ise final olmaya ziyadesiyle layık. Tekrar tebrik ederim efendim. Nice güzel şiirinizde görüşmek ümidiyle saygılarımla Mesut Duran; Mecit Bey merhaba. Maşallah diyorum size de şiirinize de. Miraciye ve münacaat unsurlarının harmanlandığı güzel bir şiir kaleme almışsınız. Esasında gerek yapı gerek muhteva unsurlarıyla iki ayrı şiir tadında. Ayrı da düşünülebilir velakin 63 beyit olması hasebiyle tek şiir içinde kaynaştırılması makul. Girişteki dörtlük okuru şiire hazırlaması yönüyle güzel. Arada verilen dörtlük güzel giden ritmin yönünü bir nebze değiştirmiş. Ayrıca dörtlükte ve akabinde yer verilen beyitte -se, -sa şart kip eklerinin art arda kullanılmış olması da sadece bu bölüme has olmak üzere ahengi tekdüzeleştirmiş gibi. Bana kalsa arada verilen dörtlükle şiirin dört nala giden hızını kesmezdim. Tabi takdir sizin ve siz böyle tercih ettiğinize göre mutlak özel bir sebebi vardır. Erhan Hocam da değinmiş, özellikle bazı dizelerde alterasyonlar ahengi önemli ölçüde yükseltmiş. Fakir, fikir, Ebubekir, gerekir gibi. Tekrir sanatının da güzel örnekleri göze çarpıyor. Bana bela bir ben var beni bana bırakma. Fevkalade başarılı ve güçlü bir şiir. Muhtevanın hassasiyetine binaen sözcükler de imbikten süzülerek özenle seçilmiş ve işlenmiş. Tebrik ediyor selam ve hürmetlerimi sunuyorum. Şiirdiller AKADEMİSİ ve Şiirdiller LOBİ Atölyesi’nden. İzzet Irmak; Değerli Mecit Aktürk üstadım, Alemlere Rahmet Peygamber Efendimizi anlatan eserlerin sayısı neredeyse sınırsızdır. Kimi roman, kimi öykü, kimi kaside, kimi halk şiiri... İslam ümmetinin peygamberine olan sevgisi ve özlemi her devirde değişik şekillerde edebi eserlere konu olmuştur. Bu anlamda naat geleneği şiirimizde, özellikle aruz şiirinde önemli bir gelenektir. Sizin de naat türünde kaleme aldığınız bu güzel mi güzel, sesli mi sesli şiirinizden dolayı sizi tebrik ediyorum. İnşallah özellikle şiirin sonunda dile getirdiğiniz dualarınız makbul olur. Peygamber Efendimizin yaşına istinaden 63 dizede kalemi aldığınız bu şiiri baştan sona hiç takılmadan aksamadan büyük bir keyifle okudum. Gerek anlam gerekse ses bakımından herhangi bir kulak tırmalayan durumla karşılaşmadım. Aslında diyecek hiçbir şey yok. Bu güzel şiir ancak tebrik edilir. İnşallah bu şiirler nesillere ulaşır okunursa okutulur. Takdir ve tebrik ile selam ve saygılarımı sunarım. * ŞİİRDİLLER AKADEMİSİ’nden...*
|
Güzel bir şiirdi, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı içtenlikle KUTLUYORUM...