Suya inen ceylanlar vurulur şiirimde.
Fabrika kokularında boğuyoruz çocukları,
Pis bir mürekkeple günlüğümüzü yazarken Zulmün kambur zadeleri. Oturup bir dindarın buruk kanında Uzayan tırnaklarımızı kesiyoruz. Bir demet selvi gölgesi koymuşuz başucumuza İtiraf etmeliyim, Zemheride dirilen Kuş sürülerine sığınak yüreğim. Ah kanımızın aynasına düşen gençliğimiz. Beyaz bir hüzün kararır şimdi, Yüzümüzün günahında. İhtimal ki bu gece, Suya inen ceylanlar vurulur şiirimde. Oysa ben böyle martıların, Tünediği sakallarımdan, Müstesna bir nemrut sürerim pervasızlığıma. Uyumak mesleğini öğrendiğim, Engizisyon çağında, Kumrulara saplıyorum köle silahlarını, Otobüs camlarından, Ağzımızın kıvrımlarında Yosun bağlamış canavarlar. Oysa ne güzel sevmiştik, Gözlerimizden uzaklaştırılan baharları. Acemi bir sevince yüklerken, Siyah beyaz fotoğraflarını mazinin, Ana dili kıymık batan güneşmiş, Ölümü erteleyen sancıların. Gece künyemize defolu bir sürgün hazırlar, Aynalar bir kemancının esaretini saklar yüreğimde, Ucuz pazarlara sürülürken uçurumlar kirletilmiş düşlerden, Kaburgamız üstünde kırılır hırçın bir İstanbul akşamı. Kimsecikler görmez bereketli ölümlerini cellâdın. Bulutlardan kabir düşer muhtelif nemrutlara Bir dervişin duası var, güller açar Kerbela’da Militanlık payidar mıdır? Kıyamete kadar tuttuğum aşk. İnerken göklerden Hıra yalnızlığını kuşanmış zamanlara. Siyah bacaların üstünde konaklar ebabil. İnsanın vitrininden uzaklaştırmak için firavunları. |
mükeel di kandilinizi kutluyorum