Kimliksiz Bir Seyir DefterindenŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kendine yabancılaştığın zamanlardan...
gittin bütün geçmiş kurşuna dizildi gelecek ise toza toprağa bulandı sanki şimdi ise kirli çamura batmış kendine acıyan bir sarhoşun heycanla anlattığı müstehcen bir öykünün şapırtılı rivayetleri gibi kaldı ellerimde bende üzerine bir avuç toprak huzura ermesi içinde biraz viski döküp arkasından dualar okudum her gece ama huzuru bulamayacak biliyorum çünkü ne geçmişini ne geleceğini ona geri veremiyorum istesem de nasıl oldu halen aklım almıyor sanırım büyük bir taştı büyük görkemli ve efsunlu bir taş sen ona dokundun o da alıp götürdü seni başka bir aleme ben mi ben öylece izledim gördüklerimi aklım kabul etmedi de bu yüzden kendime gelemedim uzun süre düşünmeden duramıyorum acaba giderken her şeyi alıp da mı gittin yanına mesela rüzgarla ruhuma dolanan saçlarını gülüşünü sıcaklığını ya da beni benden alan o kokunu hani saatlerce uzanıp hayal kurduğumuz hatta çılgınlar gibi seviştigimiz o çimenlere gidip sorsam hatırlarlar mı ki bizi yoksa hiç olmamışız gibi hepsi inkar mı ederler geçmişimizi tüm bunları düşünürken ağır geldi duvarlar attım kendimi ben de gökyüzüne kendimden geçmiş öylece yürürken bir dilenci gördüm gülüşü dişleriyle beraber dökülmüştü yüzünden sanki zaman tüm tozu toprağı üzerine serpmişti hiç düşünmeden o zamandan gençliğini hatta gülüşünü dilenirken ben tanrıdan seni diledim ama inan istemeden sonra acaba dedim ben de tanrının gözünde dişleri dökülmüş üzeri kir pas içinde bir dilenci gibi miydim hani bakınca acırsın ama yine de senden öyle uzaktır ki artık kurtarmak için de bir şey gelmez elinden bir süre sadece kendini kötü hisseder sonra onu gördüğünü bile bir daha düşünmezsin silinip gider gözlerinden önce sen sonra tanrı sen gittin işte koca bir taş dikildi senden sonra her şeyin önüne ve tanrı tanrı ise sadece kısa bir süre acıdı halime sonra o da senin gibi beni unutup gitti sessizce y... |