16
Yorum
53
Beğeni
0,0
Puan
2351
Okunma


...
İmlâsı çiğnenmiş yeminlere boğumlu
Bol ağlamaklı yokuşlarda çatladı
Bembeyaz dudakların buğusu
...
Henüz ilk cinayetinin çetelesini tuttuğu zaman
kâtipleri tarihin
Tercihini kovulmuşlardan yana kullanınca
iki göz ağrısından biri Adem’in
Habil’den yana olmamıştı hiç
beyaza ilişen söz
Zaman sallandı ..
Yürek kaydı!
Dalga dalga büyüyen bir öfkeye dönüştü ihtiras
Aşkla yüz sürmediler toprağa
Yüz’süzdüler!
Şükür saatlerinde nehirler boyu kan akıttı çeşmeler
Dilde isyan süsü şölenlerin
Dilde çatal zehir
Kuyruğuyla sulh ederek helalleştiler akrebin
Kıskançlık kazansın birinciliği
İyi niyetler ağlasın diye
Sinsi kalemler çizdi hep talihini ezilmişler ülkesinin
Dünyanın tüm yalanlarına
Gözü pek bir savaşçı kadar cesaretler biriktirip
Karşı pankartlar açıldığında;
İntikam köselesiyle kaplanmış ökçelerle
Tekmelediler işaret parmağını şairlerin
Güç’süzdüler!
Efendi şapkası takması
yasak kılınmıştı cümlelerin
Aşağılanmıştı sınıfları cümle âlemin
Geleceği hiç gelmeyecekmiş gibi
Başsız ve ayaksızdılar!
Bu yüzden yarınları silik
Muttasıl bir alevdi hep soluğundaki dehşetin adı
Kâbil kostümlü sırıtmalara çanak tutan torunlar
Çoğaldıkça her yerde alenen
Kerhen istila edilmiş bir hayatın faturasında
Bedeli peşin ödenmiş tebessümlere
Kendi şerriyle endi mahşerini seyrettirdi aynalar
...
"ve insan
"O’na ne oluyor" de(n)diği zaman"
ve mekân
"ve yer ehli kendi haberini
kendi kanalından sunduğu
Mükafatla cezaları seyircisiyle bir bir buluşturduğu zaman"
...
Bir yanı uçurumlara bakan
Bir yanı cehenneme çıkan utanç halkalarında;
Kendi hesabının göçüğü altında
Azaba kıl kadar yakındı insan!
(aRş)