Çivinin Karanlık Yüzühadi gözüm aydın keşkelerin ve pişmanlıkların üzerine kurduğum dünyanın son çivisini de kaybettim nihayetinde kalmadı ayaklarımı yere bağlayacak akıllı başlı hiçbir duygu sonsuzluğa bile kanat çırpabilirim kuşlara nispet edercesine dilim freni boşalmış bir kamyon gibi aklına geleni söyleyecek söylemesine ama ne tırnak içine alınacak bir alıntı mevcut zihnimde ne de dipnot olarak hayata düşülecek bir küfür kaldı ceplerimde her şey bir garip her koku her ağaç her gülüş her söz anlaşılan çivilerini kaybeden tek ben değilim tanrılar da düştü ki gözden yapılan kötü şeylerin ilahi çarpılmaları da geri çağrıldı göklere özgürlük dedim de gerçi özgürlük neydi ki neydi gerçekten günah sayılan istediğin kadar atlayabilmek mi bir uçurumdan gözlerini kısmadan bakabilmek mi güneşe ya da ayrılığı işaret eden o tabelayı delik deşik etmek gecenin bir yarısı çizgilerini bozmak yolların ışıklarının üzerine örtü örtmek mi gizlice hatta daha çocuksu olmak gerekirse -ki bu da yasak değil yaşıma aldırış etmek zorunda değilim- kenarını tırtıklarken ekmeğin yakalanmak için çabalamak annene hatta ve hatta abartıp bir sepet dolusu terliği sokuşturmak tam da uzanacağı bir yere tabii ki unutmamak gerek gece şarkılar söyleyip beraber halay çekmek de gerek köşedeki kediyle anlayacağın özgürüm işte istediğim kadar da baştan çıkabilirim günahsal sevişlerle nasılsa son çivisi de çıktı keşke ve pişmanlıklar üzerine kurduğum dünyanın ne tırnak içine alınacak bir söz mevcut zihnimde ne de hayata dipnot olarak düşülecek bir küfür kaldı ceplerimde ama uyarayım seni dilim freni boşalmış bir kamyon gibi kendinden hükümsüz ve yapacağım her kötü şeyin de ilahi çarpılmaları geri çağırıldı göklere (a) y... |