SON AYAK İZİ...Ölümün kutsallığını tartışan üç yabancı: Esrik gölgelerin muhatabı tek düze yakarış: Aşka kükreyen bir düş cambazı gibi Elleriyle ittiği gelecek ve mahzun gözyaşı. Bedellerine yenik düşen özürler saklı gök kubbede Sırat Köprüsünü geçmeye çeyrek kala Sözleşen yer ve gök Belki de kıyamet alameti idi bunca yoldan çıkmış İnsan ve ihanet. Teyakkuzda bir imleç: Noksanlar pazarında küredikçe nefsini Ne çok ihtimal bir içimde Soyutlarken aşkı ve sevgiyi. Gün müydü mimlenen? Ve kükreyen gözyaşı? Sorulara gebe evren, Delik ceplerinden firar eden Nice muhteva: Hani söz birliği etmişçesine ay ve yıldızla İç içe aşk; Dip dine yalan ve gerçek. İçtimada duygular Sabaha ne gerek? Yeter ki fıtrat ulaşsın huzura. Ekseni kayık şarkılar Yıldızlı gecelerde ötüşen çapkın kumrular: Bir serenat kimi zaman yoldan çıkan Belki de bir kıyım, Yalanlara zemin hazırlayan timsah gözyaşı. Ukde kalanla ufkunda karşıladı aşkı ve cefayı Kimi zaman kindar zaman Kılıksız bir hecede Soyutladı nefsini Aşka delalet o hasret Çıkarken ayyuka Sevdiği kadar yoksunlukta nöbet tutan bir şahika: Pervasız gölgelerden alıp da hıncını Tünediği akasya ağacında Dillendirirken muradını. Köhne bir lahit Kulaklara küpe ölüm ve acı Kılıktan kılığa giren zemheri Tutuşan yasına kefen bildi özlemi kimi zaman Tetiklenen hüznüne sahip çıkandı sadece Yaratan Kumda kalan son ayak izi Ölümü kovalayan bir ferman Sağdıcı idi madem günahların Hiç uğruna sustu yürekteki son çığlık Devşiren güne feveran eden bir latif rüzgâr Ölümlü fani ve bitimsiz imtihanı. |