ŞAİRİN ÇEKTİĞİ DİLİNİN BELASI...Muhtevası ne mi olmalıydı aşkın? Bir diyeze denk düşen ödenmemiş bir diyet Belki de yedieminde unutulmuş düşlerin bakir saltanatı Hani müfreze bir iklim Göğün tembihlediği her yeminde Saklı kayıtsız zemin biraz da mübalağa Edilesi mizacın taşkın m/eziyetleri… Ölümle devinen evren Kor ateşinde ömrün Kimlere kimlere minnet etmediğim Bir de savrulan eteklerinde aşkın Naif bir özlem Bükülen belinde kaygıların Derli toplu bir ölüm ve sevdalısı hüzünle Depreşen her gecede Derinleşen her izbede Bazen mağlup geldiğin Soytarı bir denklemin nazarında Bilinmeze denk düşen sefil yüreğim. Şimdi mimlerken yeri göğü Şimdi miadı dolan bir öfkenin de taşkın mizacı Delik göğün frapan kuşları Gel-geç ömrün huysuz nidaları: Bir satıra dolanan ayakları mı şiirin? Hani kürediğin; Hani tünediğin; Hani sefaletinle serildiğin Olur olmadık zamanlarda aşka yenik düştüğün Kayrası mazinin. Sükûnet elbet baş tacı: Aşkın kıyama durduğu Her sefil resim Oysaki nöbette unutulan bir selam Yarına çıkmayacak belli ki şiirin dil yarası: Endamlı kollarında kâinatın Soytarı bir vebal yüklendiğin Görünmezliğin kıvılcımlarına tanık Münafık yargılar ve baykuş kadar da Lanetin tek tanığı zalim. Şimdi ayrı düşelim varsın Aynıyız ne de olsa iki zıt mizacın Dokunulmazlığında bir katre dahi olsa da Gideremediğimiz o özlem Azat edilesi hüzün kadar köküme inen Gönlü de hoş tutan bir sanrı Varlığa binaen dolup taşan gözyaşı Yeter ki şiirden olsun nefsin ölümü Kâfir gölgelerden çektiğim kadar Solan çehresinde günün, Bakir bir acı Balyalarca yemin alt edemese de hüviyetini bilinmezin. Alt alta dizeler Şairin künyesinde yasla imtihan Elbet şiarı da ömrün Na’şına sadık sevginin Şairin çektiği dilinin belası Ölümsüzlüğe namzet söylenmeyen her hece Ve zimmetli varlığın bekası Nasıl ki sorulacak kalemin niyazından Yeter ki duyulsun ayak sesi Ölümsüzlüğün kollarında solmaya delalet Son kez çalarken o şarkı. |
Kalemin susmasın usta
Yüreğine emeğine sağlık
_______________________________Selamlar