Uyudu...
Rüzgarın rengine döndü İstanbul...
Kanatlarından akan mavi denizin altında, Martılar yüzüyor... Tepeye düşüyor güneşin uzun bukle bukle saçları... İşaret parmağıma bağladığım kız kulesi... Uyuyor. Üsküdar aç belki buğünlerde. Buğünlerde gurbetiminde karnı burnunda... Karanlık sokaklar düşer birer birer rahminden. Gün açılmadan gelmeliyim sana... Gün açılmadan öykümü kusmalıyım. Uyanmalısın... Bir çığlığa uyanmalı sessizliğinin koyu akşamları... Uzaklardan karışmalısın tenimdeki rutubete, Siyah gölgeliklerin sağır aldanışlarına aldırmadan. Eskiyince kalabalık dolu sokaklar... güneşin kir tutmadığı, Bir dönüşe toplanırsın, hazan vakitleri çalarım, Kapındaki çıplak üşüyüşleri , Ayazlardan çıkar gelirim. Sonra bileklerimizden tutunan, Yabancı bir ıslığın peşinden sürükleniriz. Rengi en ıssız tablolarda, Ellerimizi çizeriz yeniden... Griye adanmış şehirleri, Terk ederiz bir gün. Ayağımıza takılan her taş, Bizden biri olup çıkar belki... Yine de uyanmalısın Bir çığlığa uyanmalı, Sessizliğinin koyu akşamları. |