görmesende
gönül duvarımın aşka örüldüğü gün doğumlarından sesleniyorum
ve içimin yokluğuna kırıldığı gün batımlarına sarılıyorum ebedime yol bildiğim sevgili... dünyanın viran duvarlarına düşmesini beklerken gölgelerini yüzün belirsin han kapılarımda, şen olsun gönül bağım göğsümün kafesine sokulunca omuz ağrıların kanadı kırık kuş, yaralı serçe olsam da seninle aşka gönüllü kanatlanırım yürek bağında bülbül misali öterken sol yanım aşka sofra kurup, kayıp zamanın enkazında boğulurum sarhoşluğum içtiğimden değil, senden ah yazgısı yetim, çocukluğumdan bilirim seni... kelam-ı mukaddese döktüğün gül yaprağında kokun arşın yedi kapısından dökülüyor cemalin ve ben siluetine dalıp dalıp düşlerime kulaç atan küreksiz yelkenci ve ben sofistike hallerin yeganesi neden böyle uzak iklim misali bakışların yaralarıma em diye sürüp, yaralarından öpenim... hüznün gemilerinde su almış güverte gözlerim yüreğinin limanına sığınırken mesafelerde kollarımın boşluğuna düşüyorum... görmesende. |
Sade bir dil, akıcı bir anlatım, vurgular yerli yerinde
kurlarım..........