doz
sükûtun dikiş attığı dilde kaç yara olduğunu bilseniz
yutkunmaktan nefret ederdiniz kaç kez aynı duygunun ağına düşer insan dönüp dolaşıp aynı yerden kırılmak nasıl bir his insanın gözleri hep aynı acıya akar mı gün döngüsünün geceye varması gibi bazen her şey sevmek en büyük ahmaklıktır derdi de dedem inanmazdım... sevdim... İsmail’in bıçağa razı gelen boynu gibi razı oldum aşka... Yusuf’un karanlık kuyularına düşünce Yakup’un gözleri gibi ama kalır gönül ve bir Züleyha bulmak zor değildir aslında Mecnun’luk bir hal başa gelmeye dursun kendi Leyla’sını da yaratır insan bana vicdandan bahsetmeyin her vicdan kendi aynasında kördür cehennem kol gezerken içimizde cenneti anlatmayın gönül yangınına gözün taşıdığı su yetmez yanacak eşya yok diye attığım çığlığa kulak asan olmadı tam kırk yıl, kırk kat ateşte yandım gelen gidenin bıraktığı yerden körüklemeyi sürdürdü üstelik kendi ateşini de katarak gönül bal bildiği dilden yaralanıp el tutulduğu daldan kırılınca hissedilen acının boyutu başka oluyor ölüm diyorum ölüm... soğuk bir terleme sonrası niran yeni cinayetler peydahlarken insanoğlu ne vahşi... ihtiras çatışmalarından doğan şehvet katliamları kafes dövüşü gibi hırpalarken düşünceler faili belli cinayetler serisi çarşafı kefen bilen aşkların yorgan altı mezarlığı yaşanan savaşlardan daha çok içine ölenler içime öl, öl içime diyor nâmahrem d/öl...! sürgüleri çekilmiş bir hücre evi yangını su damlayan tavan yüksekliğinden düşüyorum madem öleceğim kanım niçin dışıma akmıyor içimin duvarlarını yıkmadan da öldürebilir aşk hani şiirlerin lal kaldığı yerden çeksen nefeslerimi hazır böyle tutup yüreğimden sıkmışken kalbimi üstelik işleyeceğin cinayetten yargılanmayacaksan dozu artır... söz beni öldürdüğünü ifşa etmem kimseye... |
Değer kime, neye verilir? Ne ile ölçülür
İşte şiir bunu arıyor, yaşıyor, yaşatıyor...
Hiç bir şeyin anlamı yok, '
sen varsan yanımda' diyor...
Güzeldi