HAFIZ
Güneşe varmaya talip kelebekler
Sebepsiz intihar ediyor hafız Bir es ver, duy beni Hoş, Cümlelerim ruhum kadar sarhoş Hele vurma sazının teline Tel kırık mızrap kör Güneşe meyyal gönüller nankör Bilirsin hafız Kelebekler az yer az uyur Nefesleri de ancak akşamı bulur Köpüklü denizleri geçmeden Adamlık ölmeden Öyle ki ben ölmeden Söyle de ölmesinler hafız Tartıcı çocuklar ah o çiçekçi çocuklar Ölçüsüz dünyanın yalınbaşları İntihar ediyor hafız Küçücük ellerinde koca dünyayı Gözlerinde büyüyen bu kem fenayı Bırakıp efendilerine Göçüp gidiyorlar hafız Tütünden sararan perdeleri yıkayan Elleri süt beyaz analar Ve tütünü dişleriyle ezen nasır bakışlı babalar Bırakıp evladı ıyalini Vurmadan onikiden bir hayalini İntihar ediyorlar hafız Ve kalbine su katan sevgililer Sol kaburgasından ayrılıp İntihar ediyorlar hafız Hangi düşü çiğneyip tükürdüler Kaç bedeni parçalayıp bölüştüler Nasıl bir ülküyü yitirdiler Kim bilebilir Oysa bildiklerim var hafız Bilip sustuklarım Bir de unuttuklarım Dahi anlattıklarım Umudu vurdular, inancı vurdular Sevdaya kıydılar tam da burada İki dudak arasında Bir şiirin kıyısında hafız Hapsedip bizi bir kötü karanlığa Çıktılar dönüşü olmayan o müphem yolculuğa… |