Hiç’liğin makamı
Şerha duyguların mahzeninde sürükleniyor bedenim
Odam soğuk, mekanım dar ve zaman ıslık çalıyor Yokluğun özleme dikiş atarken içimde Kısıtlı bir sevdanın cam kesiği kanatıyor kalbimi Derin uykulara dalmış hayallerimin ülkesinde Güne yorgan atıyor sancılarım Mevsim bildiğiniz kış, saçaklarımdan har damlıyor nedense Dilim keskin bir bıçak ağzı, yüreğim la mekan kendine Beyazdan libas takılıyor konduğum düş salıncağına Hiç’liğin makamına yürürken, düşüyorum gözlerimden Çatlamış dudağımın güzafında mühürlerken tenini Kirpiklerimden öptüğün bir gün hayal ediyorum Kar yağıyor gönül aralığıma Sokağım güz yemiş donuk bir uykuda Sancılarımın ip atladığını gördüm oradan oraya Bu mesafeler, tarifi olmayan his yoğunluğu Sisler içinde kendimi ararken Sorsalardı, adına boğulmak derdim bu duygunun Özlediğim ses, içinde yaşadığım sessizlik Gönül eleğinden süzülürken bir aşkın sonsuzluğuna Hiç’liğin makamında Defalarca dağılıp, toplandığımı gördüm aynı duyguda Fark ettim ki, hiç bir aşk aşığını öldürmeden ölmez Sevmek bu olsa gerek, aşk bu… Düşüp, düşüp aynı yerden, yeniden daha çok sevmek… |