0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1394
Okunma
Şiirin içinde bir yanılgı var
Bu gökleri delip geçen
Tutup çizgilerinden gezegenleri
Aşağı çeken bir nefret kadar büyük.
Memurların ellerine bulaşan
O gözlerinden düşürmedikleri mühürler gibi,
El altından alınan rüşvetler,
Ve fakirliğini örten kredi kartları ruhlarının...
Sen bunları görüyorsun ve
Neyse ki bu oda denize bakıyor,
Deniz de göğe.
Klinik bir rötuş,
Göz değmemiş bir fikir, elle tutulmayan
Bir pranga gerek ruhuma ki
Görebileyim yere düşeni,
Yerden göğe gideni.
İnseler de görsek ilerisini
Yerin dibinde yeri var göğe değenlerin
İnseler de görsek ufku, düzlükleri
Yükseltiler de dahil.
Çiçekler sulanıyor ve
Öldürüyor çiçekler geceleri
İnsan ruhu yarım uyanıyor gündüzleri.
Ruhu yarım ve bilekleri yorgun
Bakar insanlar isleri değmiş çehrelerine
Su çarpsak da uyansak
Ki kaçımızı uyandırır kirletilmiş,
Bu kara elleriyle yargıladıkları su...
Şimdi çıksam bu yeryüzünden,
Bir kuşaktan geçilebilir mi?
Oysa Ay’a çoktan gidildi.
Yeni bir yer bulmak için
Koşmalı mı yoksa beklemeli mi?
Yoksa bu çıkış aslında
Kendi kalbine girebilmek midir?
Bilmiyorum.
5.0
100% (4)