Düşüşgözlerimizde büyüyen yaşamaksa tutuşturup direncimizi uçurumlarında aynı düşün ağzında kurmak ütopyamızı! inancın dalları çatırdayıp kırıldığında içten kanayan dağların göğ(s)ünde yanan kızıl ufuğun aşkı için! gecede dağılan külleri sonsuza kadar günahkar! ve dünün bugüne kıyağı bir darın ağında ölmek... hiç nefes almamış gibi kayan bir yıldızla özdeşleşip karanlığa gömülmenin zulmüdür, tek gerçek... susanların çığlığı kadar içli! toprakla harmanlanmış bedenlerin mezar taşına kazılan künyeleri kadar okunmayan içimizin yaralarına ne sürsek nafile! boyanmış yüzlerden akan renkler ne kadar sıradansa, birbirine benzeyen sözler de o kadar absürt! kitlelerin tekeline alınmamış ne varsa, bakirlikle kutsayıp koruduğumuz, umut diye sarınıp ısındığımız! dili, dini, ırkı yüceltirken her milletin kendi kahramanlarını ölümsüzleştirdiğini! kandan beslenen vampirlerin bıraktığı izlerin üzerinden hâlâ yüründüğünü! kendimize sakladığımız gerçeklerle şah’ın devrilemiyeceğini büyük balıkların midesine indiğinde yavru balıklar doğanın azizliğinden ziyade düzenin piçliğinden olduğunu kör eğe gibi hayata bilendiğimizde öğrendik! uçurum ağzında duruşumuz bir gelincik kadar narin, asi rüzgarın acımasız kollarına mor lekeler bırakarak kıpkızıl göçtüğümüzde bir tek umutları diri tutan karanfiller ağlayacak arkamızdan Deniz’leri anımsatarak... sude nur haylazca |
Şiiri okuyarak çok Beğendim…
Şiir sevilsin, şiir okunsun, şiir yazılsın…
.................................................... Saygı ve selamlar.