Ham
Mabed-i ensar rükusunda vehm-i aşktayım
Ellerime giydirilmemiş avuçlarının boşluğunda Revnak yağıyor vakitsiz gelen sonbahar yağmurları Vuslata düşünce, ardım sıra gelen bu özlemin Aklıma eştiği duygunun çukurundayım şimdi Kimse bilmez benim sana gönül muhabbetimi... Ruhum enkazındayken yengi yarende aşka niranım Eni boyu bir araya gelmeyen mesafelere uzanınca vakitsiz Yankısı beynime nakşolan sesinin tınısına Yelken açıp, kürek çektiğim hayallerden geliyorum Aklımın duvarlarını özlemin çukuruna it yokluğunla Nadan bir ok misali çıkıp fırlarım ben yayımdan Secde edip eyvallah çekerim bu alın yazgısına Ezva-i meftun hallerin girdabına bırakıp ruh-i haletimi Muğallak duyguların celbine teslim et beni İrfan nedir, ilim nedir bıraktım mecnunlukta Hakikat denilen şey hisetmekle ilgiliyse eğer Hakikat-ı ayanım içimi yalpalayan bu duyguda Arzu halim yamandır kendime ve zul diyorum sana Nev acıların en türlüsüne ban beni... Yoksa... Pişemem ben bu hamlığımla. 17.10.2018 / Stockholm |
Sevgiden ve güzel duygulardan yana
kaleminiz ve o güzel duyarlı yüreğiniz
hiç incinmesin böyle güzel eserleri
bizlere sunduğun için doyulmaz bir paylaşım
yürekten alkışlıyorum sen sevgili kardeşimi
kutlarım başarılarınızın devamını dilerim