İki, altı ve dokuz kalibresine göre insan var olur, gece uzun ağır kredi kartı ekstreleriyle aynıyız ve daha uzun olması için tüm çıplaklığıyla yoldayım az ötede dut gibi olmuş sersemin izleri duruyor daha ne kadar sert basabilirdi bir insanın kalbine? uzadıkça yol alışına göre uluyorum çakallar gibi yerden bitme ve hırtım eski hoşurluğun sarı bez gibi tezgahta durmakta birazdan, ’biraz daha kal, bir daha gelmeyeceksen’, şarkısı çalar gecenin üçünde komşular bu şarkıya bayılır hani kart zampara, tipsiz, yaşlıca ibne aynı balkondan kafasını sallar da, yine sokağı ayağa kaldırır
sus demeni beklerim.
yüz kilometre hızda sıfır nokta sıfır sıfır birden azdır kurtulma ihtimalin bunların hepsi bir yerlerinin açıkta kalıp, üşümekten kaynaklandığını söylemeden önce biri çekyatı çekiyorum kimse yatmadan samimi bir dostun elleriyle taşıdığı çekyat bu olsun ve yine aynı çekyat kabusum neden konuşmuyorsun ve susuyorsun? insanları haklı çıkarmak için doğmuştum oysa ben beyaz bir önlük, büyükçe bir ayakkabı, uzayan bir metal gövdemin yarısını s harfiyle keserler yirmi milyondur Sacide’nin yekpare hatırası toprak güller içinde şimdi aruz uykusuna yatmış merhum tesellisi olmayan geç kalınmışlık bestesiyle ruhum merhaba der salgına tutulmuş fesleğen ahlattan hallice sert ve sulu damarları büyür
İki, altı ve dokuz biz bir var, bir yokuz sandalye aranır gözlerin, ben bunu bilirim neden sandalye arandığını sorarsın, merhaba az önce dişlerimi geçirdiğim için kusura bakmayın kaba etlerinizi seviyordum bir çakal gibi siz mitolojiyi yalnızca burç okurken severdiniz iki göğsünüz arasında dirik ve lirik inceliğe ithafen bir zaman gelir özlendiğinize inanmazsınız, tıpkı içinizde kendi başınıza bırakıldığınız aşklar gibi ne çok insan sallanmıştır yarağacınız da yaranız diyordum, boşverin şimdi yürüyelim ve öpebilir mi kurumuş dudaklarıyla sizi, çekyatı açık unutmuş biri
havlu demiştin.
uzun zamandır beyaz çarşaf içinde saklıdır iki havlu biri birinden daha küçük, biri saçların içindir bugünler de gece yarısını anımsatan saçlarına biri güvercin gibi yürüyen yılgın tenine çerkez şarkıları eşliğinde bisikletinin tekeri patlayan bir yolcuyum buradan geçerken ceviz tüccarının kızına uğradım ellerimde boş kağıt parçaları önce terinle doyurup, sonra atıverseydin dedim duymadı, sonrası muhal bir çelişki olmakla beraber nice itimad dışı merhabalar doğurdu
merhaba iki, merhaba altı ve dokuz biz sinemasına göre tene dokunuruz şimdiden yoksunuz diyorlar gösterimde gösterirken onların olmadığını da biliyordun ve suçlusun dün gibi, dün gibi hatırlıyorum ne suçlu insanın en çok da yutkunurken hissettiği yoksunluğu böyle olunca daha parlak ayrıca da apalak bir çocuğun ölümüne ağladığı sonbaharı hatırlatıyordu bana buna doğmak diyorlardı literatürde onca merhamet dolu sene sonrası gelen latif bir haz kalıyordu insanın dilinin kenarında
Bir tutam baldı iki yanağın.
zehirlenmiş bir vücudun diliyle yürüdüm alamadığım nefesler saldığım sevinçlerim kırmızı helyum sen Fikret’i duymadın şimdiye kadar, delikli bir yüzü olan Fikret ’in pek sevdiği elementti selenyum ve yaman bir fotoğrafçı bizi çekecekti kıyıda eğer yaşasaydı işimize yaramasa da beni sana hatırlatacak uzay arabaları için marsın kapısını açacaktı osmiyum fakat heyecanına yenik düştüğün bir anda kalbine götürdün ellerinle, hem de kendi ellerimle pırıltısına aldanıp zehirlendik
son bakışın en ağır olanıydı.
merhaba ikiliğim, altıyı ve dokuzu düşürüp birlendik şimdi bin liralık yedi altmışbeşin talihiyle sınırdışı kayıpların peşindeyim ikimiz de istediğimiz kadar özgün sayılabilirdik saçlarına uyuttuğum gözlerim gülüşünü görmeseydi ve şarkılarım o çakalın ulumasından başka bir şey olamaz yerine sevemem şarkısı çaça ağzında sakız olmasaydı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İki; altı ve dokuz şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İki; altı ve dokuz şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İki at dokuz gün anladım
İyimi öylede güzel okunuyor