Yalancı lâmbalarey karanlık bir kuytuda kıvrılıp büzüşen çocuk karanlığı görmeyen ihtiyar sokağı süpüren ama süprüntünün ne olduğunu bilmeyen kişi bu pırıltılar kimindir kimin içindir bu şaşaa bu bayramı körleştiren ışıklar rüzgâr esiyor fırtına çıkıyor da boş bakıyorsun kör aydınlık senin fabrikanda üretilmez bu ışık bu her tarafı düğümlü, bayramsız bayramlar hangi makinada örülür kim bilir hangi yolda nasıl yürüyeceğin nasıl kullanacağın zamanı nasıl yaşayacağın kanmam yolların genişliğine bunca rengarenk ışıklı apartmanlara o denize nazır köşklere havuza, göle bakan, manzarası güzel sitelere ünlü isimlerin adı geçer burada yoksul bir çocuk parmağıyla gösterir annesine - anne bu evlerden birini alalım mı ne güzel değil mi anne? içimden konuşurum vuramam dışıma konuşsam kadınım demeden küfredeceğim hem de cümlesinin sülâlesine geçer gider belediye otobüsü altmış beş yaş kartlı yolcularıyla ışıklar içinden yakarım içimdeki bütün lâmbaları yürürüm dağları karanlık bulutlu havada "güneşin aydınlığını istiyorum söndürüp bütün yalancı lâmbaları onlar yandıkça umutlu yaşayamayacak hiç kimse" kör kör bakıyor evler.. 25. 04. 2016 / Nazik Gülünay |
yakarım içimdeki bütün lâmbaları
yürürüm dağları karanlık
bulutlu havada "
Olağanüstü güzellikte bir anlatım bayıldım .
Şiir tadındaydı okuduklarım
İşte şiir denilen şey bu ...
Saygılarımla