merhamettanıdım karanlığı içimdeki senden yayılan aydınlığın çift yönü de sivri mızrak gibi olduğunu gördüm ve bana ve benim içimde yatan aldatıcı masumluğa karanlığını sapladığını bağışla beni ve özgür bırak -harfler senin bu acı da bu kan da bu yargılar ve renkler de...- ama dolaşmak istiyorum harflerinle bu karanlıkta gördüm ve anlatabilirim (belki) saf suyun üstünde paramparça lekelerin yüzdüğünü gördüm insanın yüzüyle ve elleriyle değdiği suyun ölümünü tanıdım iç içe geçen gerçeğin dışını affedilmek için affettim seni, senin sözlerinle vuranı çaresizlik, kendi harfleriyle dilsiz kalmasıydı insanın öyle mi? -ses ve söz sana aitse kim dilsiz değil?- parçalanmış sözcüklere çarpa çarpa yürüdüm ölüm denen düşte birinin düşünde öldüysem ne mutlu çünkü hala yaşıyorumdur belki ya da birinin düşünü öldürerek hayatta kaldım bizi çevrelediğin bu karanlıkta nasıl olabilirdim? masum mu? sanki... kırık dökük günleri yürüdüm insanın insana kurduğu vahşice tuzaklarda ne arardı merhamet merhamet! sonunda eğildim insanlığın mezarına ve kokladım toprağını ses ve sözü gösterdin bana işte o zaman teşekkür ederim. ö.k |