ÜŞÜYEN GERÇEĞEKoskoca bir evren dürülür küçücük bedenimde Terk edilmiş bir kabri sular dururum her gün keder ile Mızrağını geçirdikçe bir fülütün içinden zaman. Yürüdükçe iyi niyet yamaçlarına dikenler arasından. Acı bir eylül geçer köklerimden Sözlerin kışı düz yazı olmaya hazırlanırken. Zorba elleriyle yüzümü okşar pişmanlıklar. Tütsü tutmaz gövdeme değdikçe acılar. Nabzımda mıhlanır çarpıntılar. Yumak ederim yüreğimi olağan üstü sessizliğe Sarılırım boynumdaki bir çift muskaya sevgi ile... Öğrenirim dik durmayı dağlardan Durma sor kendine kimdir kalan... Güzelliğin kıymetini bilmeyenden almak istedikçe zerafetimi Yalan kelimelerin cesareti ile beslenir muhabbeti. Ağır yaralı dudaklarından sızar kız kulesi silueti. Yağmurlu bir sundurmaya benzer Üsküdar’ın sesi. Çağresiz bir eylem olsa da çaresizliği aşağılamak Ne kadar değişmemişsin çoktandır hiç bir yerdeydin sanki. Gel-git’ine dayanamayıp yıkıldı karıncanın yüküyle duvarlar. Kendi ellerimle örttüm görmeyeyim diye gözlerimi İki mandal bir leğene değişirken gömleğini. Ağustos’da başıma yağdırırken kar Buzlu sular sızmakta bencil hesaplarından şimdi... ferda,ca |