Uzak bir sınır gibijazz ve summertime bir trompetin sınırlarını zorluyor pikan cevizi mavi idea narin bir çiçeği koparıyor ölü ozanlar zamanı iğler iplikleri çekiyor gözlerimizden atlar koşacak, atlar, shire atı bileklerinde beyaz yelken ben beyazdım atlar kırmızı. bulanmış mürekkep aforizmalar taşır öfkeden kudurmuş çocukluğumuz boğulduk dokuz kış bir ölü mevsim ellerimiz demir kozasında örülmüş günah dövüyor dövülüyoruz kar tipi ve catulli carmina’ praelusio dinleyip karanlığa uzanıyoruz ilahi cezanın ruhu tapınaklarda kibirlerimizi kustuk nemesis’in memelerine asıldık yarı ölüler bilir kısık gözleriyle bir ışığı görme sevdası kaz tüyünden ve ince parmaktan başka sürgüleri çekilmiş mağara pandora’nın uğursuzluğu. sen de konuş konuşmalısın ey tatlı uyku, ölüm ve ruhum bir tabaka zamanı kırbaçla bilenmiş sırt caravaggio’nun kesik başı frigya gemileri mavi blues çalar tuz , buz el yazmalı hançer, karası kırmızı bir bulut altı mezarlarınızı sıkı saklayın sürgülerde lüleleri dağılmış bahçe romulus’un taşları belalı bir tragedya gelir kapının eşiğinden gelir bir adam migren ağrısıyla hemfikirdik gidecektik bir matadorun elindeki gizli ayinle eve toplandık, ama hiç ev yok uzak bir liman pasla kararmış çini kumaşı hiç ev yoktu yılanlı saçlardan başka.. |
şiir okuyor insan.şiir tadında.
duygusunu kurgusunu sanki yaşar gibi.
yine güzel,yine mükemmel,yine müstesna size layik .
saygılarımla.