OTEL ODASINDA
Yıldızı hiç olmamış,
Tecrit içinde bir otelin. Numarasız odasında, Kirli çarşafında ter örgüsüyle, Ve ak düşmüş saçlarında, Yılların törpüsüyle. Sadece içine konuşan, Ve sesini sadece yüreği duyan Bir adamı anlatır gece... Sürgülü bir demir kapı, Hayallere kapanan tek bilmece. Sigara dumanından sararmış duvarlarında, Sayısız ihanet resmi. Belki de hiç doğmamak üzere, Terk etmiş güneş geceyi. Ve terk etmiş gökler maviyi... Gözleri takılmış onlarca detayına sıvanın. Bir küfürde nasibine, Kırk mum misali yanan lambanın... “Ulan dedi...Ulan ben senin.....” Yıldızlar olsaydı eğer, Düşseydi penceremden içeri, Sana minnet eder miydim be! Ya da o yüreğimi ilk çalışında hani. Alabilseydim kameri içeri, Ve küstürmeseydim nazlı gelini. Sana minnet eder miydim be! Şimdi kim neyler, Kırk muma mahkûm, Bir ışığın solgun hüzmesini. Şimdi kim neyler, Yılların hüzne vuran o mahur gölgesini... Yenilensin diye sarartı tavanda, Bir Bafra cıgarası düştü bahtına. Sorsalar dünya dönüyordu işte, Saksıda menekşe, içerde o soluyordu. Alyuvarları yollarken idam sehpasına. Bir adam gülüyordu. Biran ağlamak istedi, Bırakıp gözyaşını ela bulutlardan. Yırtıp gömleğinin tüm düğmelerini, Germek istedi göğsünü rüzgara, Neylersin işte; Geçmişin çapağı, Taht kuralı gözlerine. Yakıştıramadı, bir türlü feryadı sözlerine. Şimdi susuyor...Yerden,semaya tüm canlılar, Ve otel odasından yükseliyor şu şiir diye yazılanlar... Adım:Engin, Soyadım:Şair Sen sanma bu yüzümdeki kir. Yılların muhasebesi işte, nazarımda soluklayan. Giren hesap borçlu, çıkan hesapta kan! Neydi acep be, Neydi... Kanımı helal kılan şu bitlere, Kurşun sıkmam mı gerek sokaktaki itlere... Suçum ne benim, Kapalı, yalnızlıktan gayrı her şey. Suçum ne benim, Söylesene ! Güneşi uyandırmak mı uykusundan, Ya da geceyi kovmak mı her sabahtan. Ya da su vermek mi menekşelere? Ya da adam olmak mı, adamlığın olmadığı yerde? Ya da memleket türkülerini dolamak mı dilime? Ya da kor koymak mı yürek közüne? Suçum ne benim, Söylesene! ! ! Dün gece, Umutlarımı astım, Ucu delik kunduramın,uzun bağında. Darmadağın bir hayatın tam ortasında. Ne yapayım sen söyle, Mecburi bir otelin, Ömür çalan, numarasız odasında, Kollarıma takılan, hüznün bileziğiydi. Yüzümdeki morartı, O bu aşkın yalnızlık eziğiydi... Kalkıp gitmek gelir içimden her gece, Kalkıp gitmek; Zulalayıp Bafra cığarısını cebime, Kalkıp gitmek; Ses vermeden resmi oda servisine. Firarımı mavi güvercine söylerim, Sen canını sıkma. Geleceğim bir gün... Geleceğim cebimde umudun gülleri, Dilimde vuslatın türküleri... Sen gökyüzünü sakla, anne! En mavisi benim olsun. Belki de bu şiirin adını Engince umut korsun... Yıldızı hiç olmamış, Tecrit içinde bir otelin. Numarasız odasında, Kirli çarşafında ter örgüsü, Ak düşmüş saçlarında, Yılların hazin törpüsü. Sadece içine konuşan, Ve sesini sadece yüreği duyan Bir adamı anlatır gece... Ve bu yazdıklarımdır, Umuttan yana tek hece. Şimdi kapa gözlerini, Kapa karalar çalmasın anne. Budur oğlundan gelen, Son mektup işte. Oku; Ama sakın ağlama, Elbet bir gün geleceğim, Koynumda yediverenler. Elbet bir gün geleceğim, Ha dimdik karşında, Ha tahta tabutun koynunda. Gelişimde aç tabutumun kapağını, Sıyır gözlerimden kefeni, Ben açamazsam sen yardım et, Ve göster son kez olsun mavi geceyi, Ve emanet et; Bafra cığarasını odama, Odamı da bafra cığarasına... Ve ne olursun sakın ağlama. Engin Badem -acemişair- -2006- |
Tebrikler