Türev
ışığı açınca oygun ve keten
yağmur suyu sarnıcım git git bitmiyor ensemde oluğa durmuş omurilik tıkırtıları gitmekle de durmuyor saçlarımın dağınıklığı o ekiz rüzgarlardan ve rengarenk güllere öykünen sesiniz hâla ışığı kapatınca... alabildiğine genişler içimin mezarları öncesi sedef sonrası türev diyorum bir bulutun öldürdüğü martı cesetine eski uçuşları ve baharları erkiz bildiriyorum ışığı bir açıyorum, bir kapatıyorum ve duvarlara sülüs yazılarla yazdıklarım sonra yıkımı duvarların... ışığı açınca... yalnızlıktan başka hasılat neydi kalıyor vurulmuş takva ve hurâfeler yüzlerce kurşun eşelemesi alnım artık silinip gitmiş bir mavinin ardından ki göğe kırık kemiklerin gerçeğinden başka bir de ne söylenir kalıyor kabuğu soyulmuş günler ve şeyler cadde boyları çırılçıplaklı şeyler bir şeyler ve kentler hep bayram merasimi bal börek dönen sinileriniz ışığı kapatınca tümden tüm acılarla kan kardeşmişiz ışığı bir açıyorum, bir kapatıyorum ışığı açınca ah! adio keridası ömrümüzün artık *aşkı geçtik gözlerini açabilirsin kapatınca ışığı... deniz ercivan *haydar ergülen |