Yüzümün böğürtleninde bir eşkıya dağılırken.Kırk esrar perdesinde, Kaf dağının arafesinde Göğün dili ölü. Sefere mi çıkmış bedenler Ahsen-i Takvimde Bir bahar hikâyesinde Uzakların dilinde. Bela, Kâğıttan hışırtı Sonsuzluk türküsünde misafir. Avuçlarıma tebessümle kazılan zindan Yıkanır saçlarımın güneşiz terinde, Köklerini yere salmış Bir deli ağacım uçurum gölgesinde Meyvem kan. Hüzün serdim hıralı yollara. İkametgâhım, Mavi bir ağ örmek Mağara önlerine. Kırılsın çocukların düşlerine bırakılan mezar Bir yıldız bozsun gecenin katranını semadan Ah ey engizisyon çağ, Gıcırdatma dişlerimi varoşlarda. Cehennem doğuracağım Ahdim var totemleri yıkmaya, Çoraplarını çıkart yalnızlık Homurtularınla kal baş başa. Hangi istasyona girsem, Boynumun ağrısında mızıka çalan çocuklardan Bana ayaklarımı verin anamın emzirdiği kuşlardan. Uzatma sürgünümü sonbaharlara, Aşiyan’da kalsın bir yanım, Eski yataklara serilmiş Kırılmaz bir şarkı diğer yanım. Uzak diyarları sevdikçe yaşlanıyorum, Sökülüp ağaçların yeşil renklerinden. Savaş görmüş kentler gibi tarumar olmadan Bir bebek olmalıyım kelebek kanatlarında dağlara uçan. Biz bu bedeli ödedik eskimiş tüfeklerin anısından. Beni böyle vurdular aynalara Yüzümün böğürtleninde bir eşkıya dağılırken. |
yürekten kutlarım
belki bir daha yazılamayacak veya
çok az yazılabilen şiirlerden biriydi
büyüleyici
Sevgi saygı ve hürmetimle