Sen Gidiyordunsen gidiyordun ben yine senden yoksun kalıyordum bu karanlık bu köhne şehirde soğuk bir özlem içimi kundaklıyor yine barikatlar kalbimin etrafına kurulmuş sanki ve cesedine sarılan bir tabutta bekliyorum seni soğuk bir kurşun kadar üşüyorum kalbimde binlerce cevapsız sorular binlerce sahipsiz sevda binlerce sen varken sen gidiyordun ben yine sensiz ayazlarda kalıyordum boğulur gibiyim yüreğimin tek gerçeği olarak kalıyordun içimde ama içimde yaşadığından haberin yoktu ayak seslerini duyar gibiyim gitme diyemiyorum git de diyemiyorum yas tutar gibiyim matem yeri gibi sessiz dilim ve acımasız ve öfkeli ve bir pencere aralığında seni bekliyorum oysa en çok seni sevmiştim en çok senin için yaşadım en çok senin özlemini kurdum önce seni bir şiire yazdım sonra şiiri sana yazdım sonra bütün şiirlerde sen bütün özlemlerde sen bütün acılarda sen vardın ve hunharca bir rüzgar hunharca bir yağmur hunharca bir mevsimsizlik üstüme düş’müştü nasıl bir günah işledim bilmiyorum nasıl bir günahtı bu sevmek nasıl bir günahtı özlemek nasıl bir günahtı beklemek toprağa cemre düşer gibi sinemde bir çocuk öksüz kalıyordu sen gidiyordun ben içimde üşüyen bir çocuğa sarılıyordum sonra sana gitme diyemiyordum kal da diyemiyordum yüreğimin üstünde bir acıyı susturur gibi titreyen parmaklarımla susturuyordum ibrahim dalkılıç 16/01/2017 izmir |